30 Nisan 2013 Salı
29 Nisan 2013 Pazartesi
Ferhan Şensoy da ki kavuk değil takke
Dümbüllü'nün kavuğu Şensoy'da değil bankada
'Dümbüllü'nün kavuğu kimde?' tartışmalarına son noktayı kızı İpek Çıngay koydu. Ferhan Şensoy'da kavuk değil, 'Kanlı Nigar' oyunundan sonra Münir Özkul'a verilen takkenin olduğunu söyleyen Çıngay, kavuğu banka kasasında saklıyor.
Türk tiyatrosunun en önemli ustalarından İsmail Hakkı
Dümbüllü'nün kavuğunun kimde olduğu geçen yılın en ilginç tartışmalarından
biriydi. Tartışma, Kel Hasan Efendi'den İsmail Dümbüllü'ye, ondan Münir Özkul'a
ve en son da Ferhan Şensoy'a geçen kavuğun kime verileceği ile başladı. Herkes
kavuk hakkında çeşitli açıklamalarda bulundu. Önce Şensoy kavuğun kendisinde
olduğunu ve kimseye vermeyeceğini söyledi. Ardından Derya Baykal kavuğun kendi
dolabında olduğunu iddia etti. Tüm bunlara Ali Poyrazoğlu ve Rasim Öztekin'in
olumsuz tepkileri eklendi. İşte tüm tartışmalar sırasında belki de en çok zarar
gören İsmail Dümbüllü'nün kızları İpek Çıngay ve Serpil Atalay oldu. SABAH'a
konuşan İpek Çıngay, kavuğun babasından ailesine miras kaldığını ve
Şensoy'dakinin kavuk değil, 1968 yılında 'Kanlı Nigar' oyununun prömiyerinde
Dümbüllü tarafından Münir Özkul'a verilen takke olduğunu söylüyor.
AİLESİNE MİRAS KALDI
Orta Oyunu'nun en önemli isimlerinden ve kavuk geleneğini
başlatan Kel Hasan Efendi'den İsmail Hakkı Dümbüllü'ye geçen kavuğun hiçbir
tiyatrocuya verilmediğini belirten Çıngay, babasının kavuğunu komik ceketi ile
birlikte bir bankanın kasasında saklıyor. Ve 'kavuk bende' diye iddia edenlere
şöyle cevap veriyor: "Babamın kavuğu ne Münir Özkul'a verildi ne de ondan
Ferhan Şensoy'a geçti. Babam 1968 yılında Arena Tiyatrosu'nda yapılan
"Kanlı Nigar" oyununun prömiyerinde Münir Özkul'a çıraklığın nişanı
anlamında takkesini hediye etti kavuğunu değil. Babam ölene kadar kavuğunu
kimseye vermedi, öldükten sonra da ailesine miras kaldı. Ama sonra Özkul'a
verilen bu takke nasıl oldu da kavuk oldu anlamıyorum. Kavuk, Dümbüllü'nün
hatırası olarak ailesindedir ve bugüne kadar hiçbir sanatçıya verilmemiştir.
Aksini iddia edenlere en büyük kanıtım 1973 yılında babamın cenazesi sırasında
kendi vasiyeti üzerine tabutunun üstüne konan kavuğudur. 1968'de Özkul'a
geçtiği iddia edilen kavuk, 1973'te tabutun üzerine nasıl geldi? Ayrıca oğlum
Ufuk Çıngay'ın dedesinin kavuğu ile çektirdiği fotoğrafları var. Bunların hepsi
1968'den sonra oldu."
ALAYCI YAKLAŞIM
En çok Rasim Öztekin ve Ali Poyrazoğlu'na kırıldığını
belirten İpek Çıngay, hem Geleneksel Türk Tiyatrosu'na hem de İsmail
Dümbüllü'ye saygısızlık yapıldığını söylüyor. Geçmişine saygısı olmayan
sanatçıların, kavuk ile ilgili fikir yürütmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu
belirten Çıngay, "Babam öleli 32 sene oldu, ben konuşacak olsaydım bu
zaman kadar konuşurdum. Ama ben kavuğu pazarlamıyorum. Kavuk ile ilgili ileri
geri konuşanlar daha orta oyunu oynamasını, tuluat yapmasını dahi bilmiyor.
Rasim Öztekin kavuğun Dümbüllü'nün malı olmadığını söyledi. Hele Ali
Poyrazoğlu'nun "Ben de donumu veriyorum" gibi alaycı bir tarzla olaya
yaklaşmasını asla yakıştıramıyorum. Dümbüllü'ye laf söylemek kimseye bir şey
kazandırmaz. Bu olaylar sırasında sadece Erol Günaydın bizim yanımızdaydı. Bu
kavuk önce Kel Hasan Bey sonra da babam tarafından 60 yıl onurla taşınmıştır.
Türk tiyatrosunun en büyük sembolü hakkında bu şekilde konuşan tiyatrocuların
kendi geçmişine saygısı yoktur. 'Orta oyunu biz daha güzel oynarız', '100 tane
kavuk bastırdık' diyenler oldu. Ama hangisi oynayabildi. Bunlar sanatçıyım dile
geçinenler. En acısı da 'kavuk bende' diyenlerin hiçbiri babamın ölüm gününde
meydanda yok. Hatta bugün Kel Hasan Beyin, Halide Pişkin'in mezarının yerini
bile bilmiyorlar " diyor.
Mehmet Esen'in kısaca hayatı

Mehmet Esen (d. 1958, İstanbul), Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yönetmen.
Sahnede izlediği Münir Özkul'dan etkilenerek Cihangir İlkokulu'nda sahneye koyup sergilediği tek kişilik oyunuyla sanat hayatına yatkınlığı ortaya çıkan Esen, Ankara Lisesi'nde okurken, tiyatroya olan ilgisini sürdürdü. Öğrencilik yılarında Ankara Deneme Sahnesi'nde eğitim alıp, aynı yerde kadroya girerek, kurs arkadaşı Altan Erkekli ile ilk oyunu Bozkır Dirliği`nde rol aldı. O yıllarda amacı AST bünyesine katılmak olsa da; Küçük Sahne'de yollarının kesiştiği ve sonradan "Dünyanın en önemli oyuncularından, usta, insan" şeklinde tanımladığı Erkan Yücel aracılığı ile Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu'na (DAST) girdi. DAST sürecinde, işkence, gözaltı ve kötü davranışlara maruz kaldı. Bir süre sonra İnşaatlarda çalışarak kazandıkları parayla Ankara Halk Tiyatrosu'nun oluşumunu gerçekleştirmişlerse de, Haldun Taner'in yönlendirmesiyle; İstanbul'a geçti.
Münir Özkul'un yönetmenliğinde çalıştı. 12 Eylül'de
tutuklanarak 11 ay cezaevinde kaldı. Önemli sağlık sorunları yaşayıp kalp
ameliyatı geçiren sanatçı, "Ustamdır" dediği Genco Erkal'la
tanışmasının ardından Dostlar Tiyatrosu'nda oynadı. Erkan Yücel`in ölümünden
aşırı derecede etkilenerek sanat yaşamına 4 yıl ara verdi. Daha sonra 1986'da
sinemaya dönerek film deneyimleri yaşadı. Dönemin İzmir valisi Nevzat Ayaz'ın desteğiyle
pasaport yasağını delerek Almanya'ya gitti ve Tiyatrom oluşumuna katıldı.
Sanatçı Kerim Afşar'ın, Suçlular ve Suçsuzlar oyununda kendisine başrol
vermesiyle büyük başarı elde etti, Avrupa ülkelerini dolaşarak oyunu sergiledi.
1990'da oyunlarında doğaçlama uygulamaya başladı ve büyük ilgi gördü.
Oyunculuğunun yanı sıra senaryo çalışmaları yapıyordu.
1991 yılında psikiyatr Julia ile evlendi, bu evlilikten bir
çocuk sahibi oldu. 1997'de yine Almanya'ya giderek Theater Forum'da (Berlin)
tiyatro çalışmaları yaptı. Bir dönem Levent Kırca tiyatrosunda da rol aldı. Bir
roman çalışması, sinema projeleri ve tiyatro çalışmalarını, oyuncu ve yönetmen
olarak sürdürüyor.
28 Nisan 2013 Pazar
27 Nisan 2013 Cumartesi
Yaşar Ayvacı'nın kısaca hayatı

1974 yılında İstanbul da doğan Yaşar Ayvacı İstanbul Büyük
Şehir Belediyesi sahne sanatları merkezinde oyunculuk mezunudur.İlk olarak 1991
de kendi yazdığı skeçlerle sahneye çıktı. 1996 senesinde İstanbul büyük şehir
belediyesi gösteri sanatları merkezinde, oyunculuk ve yazarlık eğitimi aldı.
Bugüne kadar çeşitli tiyatrolarda çalışan Yaşar Ayvacı 2001 senesinde gölge
oyuncular isminde bir tiyatro topluluğu kurdu. aynı sene sahnelenmiş ilk oyunu
"Tek Gerçek" ulvi alacakaptan yönetiminde sahneye kondu. 2006 senesinde
barış kahramantürk'le beraber kurdukları tiyatro karavan' la turneye çıkıp
anadolu'nun her yerine tiyatro götürdüler.2012 yılında yine kendi yazdığı
"meddah tuzsuza karşı' oyunu ile Sümer Tilmaç yönetiminde anadolu'nun en
ücra yerlerine gittiler. Geleneksel türk tiyatrosuna özel ilgisi olan Yaşar
Ayvacı meddah olarak sahneye çıkmaktadır. Yaşar Ayvacı halen bir yapım
firmasında metin yazarlığı, oyunculuk, karagöz hacivat seslendirmesi ve ayrıca
bir tiyatro okulunda geleneksel türk tiyatrosu öğretmenliği yapmaktadır.
Halit Akçatepe'nin Oynadığı tiyatro oyunları ve filmler

Oynadığı Tiyatro Oyunları
Tıpkı sen tıpkı ben
Töre
Rosenbergler Ölmemeli
Oynadığı Filmler
Krem (dizi) (2012)
Leyla ile Mecnun (dizi) (2011)
Geniş Aile (2009)
Aile Reisi (2009)
7 Kocalı Hürmüz (2009)
Vurgun (2008)
Genco (2007)
Yalan Dünya (2007)
Hakkını Helal Et (2007)
İki Aile (2006 - 2008)
Sevda Çiçeği (2006)
Hababam Sınıfı Üç Buçuk (2005)
İki Arada Aşk (2005)
Cumbadan Rumpaya (2005)
Beşinci Boyut (2005)
Müyim Olan Aşkımız (2005)
Hababam Sınıfı Askerde (2004)
Büyük Buluşma (2004)
Canım Annem (2004)
Avrupa Yakası (2004)
Yeşilçam Denizi (2003)
Şapkadan Babam Çıktı (2003)
Hababam Sınıfı Merhaba (2003)
Vaka-i Zaptiye (2002)
En Son Babalar Duyar (2002)
Çılgın Bediş (2001)
Siyah Cennet (2000)
Tersine Dünya (2000)
Konu Komşu (1999)
Eltiler (1997)
Hoşçakal İstanbul (1996)
Hayri Beyin Son Aşkı (1993)
Oyun İçinde Oyun (1993)
Şaban İle Şirin (1995)
Çatı (1995)
Kaygısızlar (1994)
Şaban Askerde (1993)
Yazlıkçılar (1993)
Anasının Kızı (1992)
Sürgün (1992)
İnsanlar Yaşadıkça (1989)
Bizimkiler (1989)
Kötü Kader (film)Kötü Kader (1987)
Büyük Koşu (1987)
Karımın Gölgesi (1987)
Keko Aptallar Çetesi (1986)
Keriz (1985)
Şen Dul Şaban (1985)
Şaban Papucu Yarım (1985)
Adile Teyze (1982)
Umut Dilencisi (1982)
Buyurun Cümbüşe (1982)
Dört Geline Dört Damat (1981)
Talih Kuşu (1981)
Renkli Dünyalar (1980)
Dokunmayın Şabanıma (1979)
Evlidir Ne Yapsa Yeridir (1978)
Hababam Sınıfı Tatilde (1977)
Şabanoğlu Şaban (1977)
Gülen Gözler (1977)
Bülbül Ailesi (1976)
Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976)
Süt Kardeşler (1976)
Tantana Kardeşler (1976)
Şoför Mehmet (1976)
Lüküs Hayat (1976)
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975)
Merhaba (1975)
Hababam Sınıfı (1975)
Ah Nerede (1975)
Üç Ahbap Çavuşlar (1975)
Şaşkın (1974)
Köyden İndim Şehire (1974)
Salak Milyoner (1974)
Evet mi Hayır mı? (1974)
Kanlı Deniz (1974)
Mavi Boncuk (1974)
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1974)
Canım Kardeşim (1973)
Tarkan: Güçlü Kahraman (1973)
Yalancı Yarim (1973)
Oh Olsun (1973)
Ömer Hayyam (1973)
Umut Dünyası (1973)
Sevilmek İstiyorum (1973)
İyi Döverim Kötü Severim (1972)
Tarkan: Altın Madalyon (1972)
Üç Sevgili (1972)
Sev Kardeşim (1972)
O Ağacın Altında (1972)
Tatlı Dillim (1972)
Feryat (1972)
Bir Varmış Bir Yokmuş (1971)
Üç Arkadaş (1971)
Köprüaltı Çocukları (1953)
Hayat Acıları (1951)
Güldağlı Cemile (1951)
İstiklal Madalyası (1948)
Bir Dağ Masalı (1947)
Karanlık Yollar (1947)
Senede Bir Gün (1946)
Günahsızlar (1944)
Dertli Pınar (1943)
Halit Akçatepe'nin kısaca hayatı

1 Ocak 1938'de Ünye'de doğan Akçatepe, Refik Halit Karay Mektebi'nden sonra Konservatuvar eğitimi almaya başladı. İlk filmini 1943'te 5 yaşındayken çekti. Daha sonra İlkokul sıralarında ders görmeye başladı. Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun oldu. 1959'da Rasattepe'de 1,5 yıl askerlik görevini yaptı. 1975'te Ah Nerede Vah Nerede filmiyle şöhreti yakaladı. 1963'te Yasak, Gündoğarken, Semaya baktım Seni Gördüm filmlerini çekti. 1975'te Hababam Sınıfı adlı filmindeki Güdük Necmi tiplemesiyle Türk sinemasına adını yazdırmıştır.
Usta oyuncunun babası Sıtkı Akçatepe ve annesi Leman
Akçatepe'de Türk Sinemasında birçok yapımda rol almış oyunculardır. Özellikle
Babası Sıtkı Akçatepe, Hababam Sınıfı film serisinde oynadığı Paşa Nuri
tiplemesiyle tanınmaktadır. Babası Sıtkı Akçatepe annesi tarafından Osmanlı
İmparatorluğu'nun Lale Devri Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın
torunudur.
Ferhan Şensoy'un kısaca hayatı

Kavuğun şimdiki sahibi olan usta oyuncu Ferhan Şensoy'un kısaca hayatı :
1951'de Samsun'un Çarşamba ilçesinde doğan Ferhan Şensoy'un
annesi Müjgan Şensoy ilkokul öğretmeni, babası Yusuf Cemil Şensoy ise tüccar ve
o dönem Çarşamba Belediye Başkanıdır.
İlk öykü ve şiirleri Yeni Ufuklar ve Soyut dergilerinde 1969
yılında yayımlanan Şensoy'un, yazdığı skeçler de Devekuşu Kabare'de 1970
yılında oynanmaya başladı.
Galatasaray Lisesi'nde de bir süre okuyan Şensoy, 1970
yılında Çarşamba Lisesi’nden mezun oldu.
1971 yılında Grup Oyuncuları çatısında ilk profesyonel
oyunculuk deneyimini yaşayan Şensoy, 1972-1975 yılları arasında Fransa ve
Kanada'da tiyatro eğitimine ve çalışmalarına Jerome Savary, Andre-Louis
Perinetti gibi isimlerle devam ederken Montreal'de Ce Fou De Gogol adlı
oyunuyla 1975'te En İyi Yabancı Yazar ödülünü aldı. Yine Montreal’de Theatre De
Quatre - Sous’da da, yönetmenliğini yaptığı, Harem Qui Rit isimli müzikalde
oynadı. Aynı yıl Türkiye'ye döndü.
Türkiye'ye dönmesinin ardından, 1976’da Ali Poyrazoğlu
Tiyatrosu'nda, yazarlığını da yaptığı Dur Konuşma Sus Söyleme adlı oyunda rol
alan Şensoy, Türk Yazarları Tiyatrosu’nda da oyunculuk ve yönetmenlik yaptı.
Aynı sene ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlayan Şensoy,
Ali Poyrazoğlu'yla beraber rol aldığı bu skeçlerin birinde, bir garson rolüyle
ilk kez televizyona çıktı.
Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nda oyunculuk yapan
Şensoy yine 1976 senesi içinde, TRT’ye ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çeşitli
skeçler yazdı.
1978’de, ilk kitabı Kazancı Yokuşu’nun yayınlanmasının
ardından, yönetmenliğini Temel Gürsu’nun yaptığı Kızını Dövmeyen Dizini Döver
ile ilk kez bir film çalışması yapan Şensoy, aynı yıl Mete İnselel ile
Anyamanya Kumpanya Tiyatrosu’nu kurdu ve kendi eseri olan, İdi Amin Avantadan
Lavanta oyununda rol aldı ve yönetmenlik yaptı.
Yine 1978'de, yazdığı Bizim Sınıf adlı televizyon dizisi
ikinci bölümden sonra öğretmenlerin manevi şahsiyatını tezyif ettiği
gerekçesiyle TRT'de yasaklandı. Daha sonra Bizim Sınıf, Ali Poyrazoğlu
Tiyatrosu'nda sahnelenecekti. Oyuncu olarak katıldığı Evdekiler ve Giyim Kuşam
Dünyası televizyon dizileri de yayından kaldırıldı. O sene, Anyamanya
Kumpanya’dan ayrılan Şensoy, daha sonra Ayfer Feray Tiyatrosu’na geçti ve
oyunculuğa burada devam etti.
1979'da, TRT'de, kendi yazdığı Sizin Dershane dizisinde
oyunculuk yapan Şensoy, Ayfer Feray Tiyatrosu’nda da yine kendi yazıp yönettiği
ve müziklerini yaptığı Hayrola Karyola oyununda rol aldı.
Stardust Gece Kulübü’nde, yazdığı Dedikodu Şov isimli bir
kabare gösterisini, Adile Naşit, Perran Kutman, Pakize Suda, Sevda Karaca ve
İstanbul Gelişim Orkestrası'yla sahneleyen Şensoy, aynı kulüpte, Arda Uskan’ın
yazıp, Fuat Güner'in müziklerini yaptığı Kukla ve Kuklacı Kabare gösterilerinde
rol aldı.
Ferhan Şensoy, 1988'de oyuncu Derya Baykal ile evlendi,
1989'da kızı Müjgan Ferhan, 1990'da Neriman Derya doğdu.
Ortaoyuncular adıyla, kendi tiyatrosunu kurdu. 14 Mart
1980'de Harbiye'de, Yapı Endüstri Merkezi Salonu’nda ilk kez perdelerini açan
ve 50'yi aşkın oyunun oynandığı Ortaoyuncular’ın bünyesinde, Nöbetçi Tiyatro
(Nöbetçi Oyuncular) adlı bir gençlik grubu kurarak, yeni tiyatro sanatçılarının
yetiştirilmesine katkıda bulundu.
Şahları Da Vururlar oyununda yönetmen ve oyuncu olarak yer
alan Şensoy’un, Fuat Güner'le birlikte müziklerini de yaptığı oyunu, Avni
Dilligil Jüri Özel Ödülü ve Dergi-13’ün, En Başarılı Oyun Ödülü’ne layık
görüldü. Kenter Tiyatrosu'nda dört haftalık gösteriden sonra, Ortaoyuncular,
Şahları Da Vururlar’ı, 10 Kasım 1980'de taşındıkları Beyoğlu'ndaki Küçük
Sahne'de sahnelemeye devam etti.
1981'de, Parasız Yaşamak Pahalı’yı yazan ve Kahraman Bakkal
Süpermarkete Karşı oyununu yazan ve yöneten Şensoy, Fuat Güner ve Özkan Uğur'un
müziklerini yaptığı oyunda, Zeliha Berksoy'la beraber rol aldı. Şahları Da
Vururlar, oyunun gösterileri sürerken, Ortaoyuncular Yayınları'nın ilk kitabı
olarak yayınlandı.
Şensoy, Küçük Sahne'nin 30.yılı dolayısıyla, Suzan Uztan ve
Mücap Ofluoğlu'nu Ortaoyuncular’a konuk ederek, Aleksiev Arbuzov’un Eski Moda
Komedya’sında oynadı. Ofluoğlu'nun sahneye koyduğu oyunun dekorunu yapan
Şensoy’un oyundaki performansı kendisine, Tiyatro-81’in, En İyi Erkek Oyuncu
Ödülü’nü getirdi.
1982'de, Afitap'ın Kocası İstanbul kitabının yayınlanmasının
ardından, Nöbetçi Tiyatro (Nöbetçi Oyuncular)'da Friedrich Dürrenmatt'ın Büyük
Romülüs oyununu, En Büyük Romülüs Başka Büyük Yok adıyla sahneye koydu. Ayrıca
kendi eseri Kiralık Oyun’u yönetti, oyunun müziklerini yaptı ve rol aldı.
1983'te, Harbiye Orduevi'nde askere alınan Şensoy, Çorlu'nun
Ulaş köyüne asker olarak gitti. Bertolt Brecht'in, 7 şiirinden yola çıkarak
yazdığı, Anna'nın Yedi Ana Günahı’nı yöneten Şensoy, Fırıncı Şükrü, Deli Vahap,
Nuri ve Ötekiler oyununu yazdı ve yönetti.
1984'te, Nöbetçi Tiyatro’da, Afitap'ın Kocası İstanbul’u
sahnelemesinin ardından, İstanbul'u Satıyorum oyununu yazan Şensoy, askerliği
bitince Şahları Da Vururlar’la yeniden sahneye çıkmaya başladı. O sene kendi
yazdığı Köşedönücü adlı televizyon dizisinde oynayan Şensoy, yeniden yazıp
yönettiği ve müziklerini yaptığı, Hayrola Karyola oyununda sahneyi, Nurhan
Damcıoğlu ile paylaştı.
1985'te, Aristofanes’ten Eşek Arıları’nı yeniden yazan
Şensoy, oynadığı oyunu yönetirken, Köşedönücü filminin senaryosunu yazdı ve
yönettiği filmde oynadı. Daha sonra, Nöbetçi Tiyatro’da bir Anton Çehov kurgusu
olan, Çehov'lardan Bir Demet’i sahneye koydu.
1986 yılında yayınlanan Gündeste kitabının ardından, Karl
Valentin'in skeçleri ve yaşamından yazdığı ve yönettiği, İçinden Tramvay Geçen
Şarkı oyununda, sahneyi Hümeyra ve Grup Gündoğarken ile paylaştı. Aynı sene,
yazdığı Şey Bey televizyon dizisinde de oynayan Şensoy, Parasız Yaşamak Pahalı
adlı oyununu film senaryosu olarak yeniden yazdı ve yönetmenliğini yaptığı
filmi çekti. Senaryosunu yazıp oynadığı, Bir Bilen filmini de yöneten Şensoy’un
o sene, Ayna Merdiven adlı bir kitabı daha yayınlandı.
1986'da yazıp yönettiği Muzır Müzikal adlı müzikal, tepki
ile karşılaştı. 7 Şubat 1987 günü oyunun 77. gösterisinden sonra, sahnelendiği
Şan Tiyatrosu şüpheli bir biçimde yandı. Grup Lokomotif, Derya Baykal, Bülent
Kayabaş, Sevil Üstekin ve Tarık Papuçcuoğlu’nun sahne aldığı oyun yüzünden
mahkemeye verilen Şensoy, 21 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Muzır Müzikal’in son bulmasının ardından tek kişilik bir
gösteri olan Ferhangi Şeyler’de oynayan Şensoy, daha sonra Varsayalım İsmail
adlı yazıp yönettiği televizyon dizisindeki performansıyla, Nokta’nın Doruktakiler
ödülünün sahibi oldu.
1988'de, kendisine Ulvi Uraz Ödülü ve Sanat Kurumu Ödülü’nü
getiren, İstanbul'u Satıyorum oyununu yeniden yazdı ve müziklerini yaptı. Münir
Özkul ve Erol Günaydın'ın katılımıyla oynanan oyunun yönetimini de üstlendi.
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Haldun Taner'in Keşanlı Ali
Destanı'nı sahneye koyan Şensoy, o sene, Anca Visdey'in Don Juan ile Madonna
oyununu Fransızca’dan çevirdi. Yönettiği oyunda, Derya Baykal'la sahneyi
paylaşan Şensoy, daha sonra Baykal’la hayatını birleştirdi. Düşbükü kitabını
yayınladı.
1988 yılında yazdığı Soyut Padişah oyununu yazan Şensoy,
1989’da yönetmenliğini yaptığı oyunda rol aldı. İstanbul'u Satıyorum ve
Ferhangi Şeyler gösterileri sürerken Şensoy, Avni Dilligil Ödülü, İsmail
Dümbüllü Ödülü, Nasrettin Hoca Mizah Ödülü, Kültür Bakanlığı Jüri Özel Ödülü,
Heygirl Dergisi Yılın Oskarları gibi ödüllerin sahibi oldu.
1989'da yönetmenliğini Yavuz Özkan'ın yaptığı Büyük
Yalnızlık filminde Sezen Aksu ile birlikte oynadı. Aynı yıl Kel Hasan
Efendi'den günümüze gelen Ortaoyuncuları Kavuğu’nu Münir Özkul'dan devralan
Şensoy, tarihi Ses Opereti’ni onardı ve Ses 1885 adıyla açtı. Sahnenin
onarılmasının ardından Ortaoyuncular, Soyut Padişah’ı oynadıkları Küçük
Sahne’den Ses 1885’e taşındılar.
1990'da, Pierre Henri Cami’nin yaşamı ve yapıtlarından yola
çıkarak yazdığı Yorgun Matador’u yönetti.
1991 senesinde, Ünye'li amatör yazar Cihan Öksüz’ün
skeçlerinden oluşturduğu, Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu oyununda yönetmenlik
ve oyunculuk yapan Şensoy’un İstanbul'u Satıyorum adlı eseri, Tomris Uyar
tarafından İngilizce’ye çevrildi.
Aynı sene, Güle Güle Godot’yu ve Show TV için yaptığı,
Varsayalım İsmail dizisini yeniden yazan Şensoy, yayınlanan Kahraman Bakkal
Süpermarkete Karşı kitabı ile birkez daha Nokta Dergisi’nin Doruktakiler
Ödülü’nü kazandı.
1992’de, İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You kitabı
yayınlanan ve yazdığı ve yönettiği, Fikret Kızılok'un müziğini yaptığı, Köhne
Bizans Operası’nda oynadı. Ferhangi Şeyler, Sidney ve Melbourne'de
sergilenirken, Güle Güle Godot gösterileri devam etmekteydi.
1993’te, yeniden yazdığı Parasız Yaşamak Pahalı oyununu
sehneye koyan ve Alper Maral ile birlikte müziklerini yapan Şensoy, Şu Gogol
Delisi adlı oyununu Türkçe olarak yeniden yazdı. Avni Dilligil En Özgün Oyun
Ödülü alan oyun Derya Baykal’a, Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü
getirirken, Canan Göknil’e de, Avni Dilligil En İyi Giysi Ödülü’nü getirdi.
Güle Güle Godot ve Denememeler aldı iki kitabı yayınlanan
Şensoy’un, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyunu amatör bir Türk tiyatro
topluluğu tarafından New York'ta sergilendi.
Devam eden Ferhangi Şeyler gösterileriyle, Altın Objektif
Ödülü’ne layık görülen Şensoy bu dönemde, atv’de Kaybet-Kazan isimli bir
yarışma programının sunuculuğunu yaptı.
1994 senesinde, kiraladığı bir gemiyi yüzen tiyatroya
dönüştüren ve İçinden Dalga Geçen Tiyatro adını verdiği bu geminin tiyatro
salonunda, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Seyircili Seyir Defteri adlı
yönetmenliğini kendi yaptığı oyunda oynayan Şensoy, aynı geminin 2. katındaki
barda, gece 24:00'den sonra, Kırkambar-Gece Tiyatrosu kabare gösterisini
sergiledi. Perdesini Kuruçeşme'de açan, daha sonra demir alarak Fenerbahçe'ye
giden bu yüzen tiyatro projesi, Ferhan Şensoy’a İsmail Dümbüllü Ödülü’nü
getirdi.
Kanal D televizyonunda, Bağımsız Federe Ferhan Şensoy
Televizyonu isimli haftalık bir program yapan Şensoy’un Güle Güle Godot adlı
eseri, Paris'te amatör bir tiyatro topluluğu tarafından Fransızca’ya çevirerek,
Adieu Godot ismiyle oynanırken, Hayrola Karyola oyunu da, Yugoslavya'da Prizren
Kültürevi Türk Tiyatrosu’nda oynandı. Aynı sene Amsterdam'da bir Türk tiyatro
topluluğu tarafından oynanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı ve Parasız
Yaşamak Pahalı oyunları daha sonra da, Amsterdam Deneme Sahnesi Topluluğu
tarafından sahneye kondu.
Haneler oyununu yeniden yazan ve Antalya Devlet
Tiyatrosu’nda sahneleyen, daha sonra da, Anca Visdey’nin Femme-Sujet isimli
oyununu, Fransızca’dan Türkçe’ye, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri
adıyla çeviren Şensoy, Altın Frekans Ödülü’nü kazandı.
1995 senesinde, Flash TV'de Akşam Traşı isimli canlı yayın
bir söyleşi programına başlayan ve yazıp yönettiği Üç Kurşunluk Opera’da
oynayan Şensoy, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Felek Bir Gün Salakken adlı tek
kişilik oyununun dünya prömiyerini Çarşamba’da yaparak, bir Anadolu turnesiyle
oynamaya başladı. 82 kez Anadolu’da sergilenen ve 1.Uluslararası Maşusa Kültür
ve Sanat Festivali’ne katılan oyun, 84. perdesini İstanbul'da açtı.
Kanal D için Boşgezen ve Kalfası isimli televizyon dizisini
yazan Şensoy, yönettiği oyunu, o sene Kültür Bakanlığı’nın En İyi Topluluk
Ödülü’nü alan Ortaoyuncular’la birlikte oynadı.
1996’da, Şensoy’un Ferhangi Şeyler adlı oyunu, Stuttgart,
Duisburg, Bochum, Berlin, Wuppertal, Köln, Nürnberg, Münih, Frankfurt, Hamburg,
Amsterdam ve Zürih'de sergilendi.
Kaplama Alanı Dışında isimli film senaryosunu yazan ve
Oteller Kitabı adlı eseri yayınlanan Şensoy’un, yayınlanmamış kitabı,
Gecedeste’den Numarasız Sayfalar, Öküz Dergisi’nde yayınlandı.
Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi'nin haftalık mizah eki
Dinozor’da yazmaya başlayan ve Güle Güle Godot oyunu Huroman Nevruzova’nın
çevirisiyle Rusya'da yayınlanan tiyatrocunun 1989’de onardığı Ses 1885, statik
sorunlardan ötürü kapandı. Bu ikinci onarım döneminde Ortaoyuncular, yurt içi, yurt
dışı ve İstanbul'un değişik semtlerinde turnelere çıktılar.
1997’de, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri’nin
Londra'da iki kez sergilenmesinin ardından, Haldun Taner'in, düz yazı, öykü,
skeç ve şarkılarından, Haldun Taner Kabare isimli bir oyun kurgulayan ve Derya
Baykal’ın sahneye koyduğu oyunda rol alan Şensoy, o sene 11 Aralık'ta,
kendisine En Başarılı İletişimciler Ödülü ve En İyi Deneme Yazarı Ödülleri’ni
getiren Ferhangi Şeyler gösterisini 1266. kez sahneleyerek, onarımı tamamlanan
Ses 1885’i yeniden açtı.
1998’de, Falınızda Rönesans Var adlı bir kitabı yayınlanan
Şensoy, yazdığı Çok Tuhaf Soruşturma adlı oyunun sahneye koydu. Amsterdam ve
Brüksel'de sergilenen Ferhangi Şeyler, Münih, Köln, Stuttgart, Essen,
Frankfurt, en:Den Bosch, Sidney ve Melbourne’da sergilenen Felek Bir Gün
Salakken de, 400. gösterisine ulaştı.
1999 senesinde, eşi Derya Baykal için, Şu An Mutfaktayım
adlı tek kişilik kadın oyununu yazan Şensoy, Haziran 1999'da Ayın İletişimcisi
Ödülü’nün sahibi olurken, Ferhangi Şeyler, Londra, Magosa, Washington, New
York, Montreal ve Toronto’da sergilenerek 1350. gösterisine ulaştı. Cine 5 için
yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı, Ferhan Şensoy T.V. isimli tek kişilik
bir televizyon programı hazırlayan Şensoy, Oyun Atölyesi’nde Steven Berkoff’un,
Dolu Düşün Boş Konuş isimli oyununu sahneye koydu ve oyunun sahne dekorlarını
yaptı.
2000’de, Anton Çehov’un eseri Vişne Bahçesi’ni, çağdaş bir
Karadeniz öyküsü şeklinde, Fişne Pahçesu – Çehov Lazdur Laz Kalacaktur adıyla
kendi üslubuyla baştan yazan Şensoy, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu oyunun
dekorunu da yaptı. O sene, Ferhangi Şeyler oyunu 1400. ve Felek Birgün Salakken
oyunu 450. gösterilerine ulaşan Şensoy, Avni Dilligil En İyi Yönetmen Ödülü’nü
aldı.
2001’de, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu ve kızları Müjgan
Ferhan Şensoy ve Neriman Derya Şensoy’un profesyonel oyunculuğa ilk adımı
attıkları, Sahibinden Satılık Birinci El Ortaoyunu’nu yazan ve yöneten Şensoy,
oyunun dekorunu da kendisi tasarladı. Bu oyunla Avni Dilligil En İyi Yazar
Ödülü’ne layık görülen Şensoy, Radio Contact’da Radyostrofobi adlı bir radyo programı
yapmaya başladı.
Aynı sene, Terakki Vakfı Onur Ödülü’nün sahibi olan ve
özgeçmişini yazdığı romanı, Kalemimin Sapını Gülle Donattım yayınlanan Şensoy,
kendi yazdığı ve Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu, Kökü Bitti Zıkkım Zulada
oyunununun dekor ve kostüm tasarımlarını yaptı. Tek kişilik Ferhangi Şeyler
oyunu Londra’da ikinci kez sergilenenerek 1447. gösterisine ulaşan ve Unima
Geleneksel Türk Tiyatrosu’na Hizmet Ödülü’nü alan Şensoy’un, Güle Güle Godot
oyununun bir bölümü Adieu Godot ismiyle, Nicole Gagnon’un çevirisiyle
Fransa’da, De L’Adriatique a la Mer Noire isimli bir oyun antolojisinde
yayınlandı. Soyut Padişah oyunu da, Konya Devlet Tiyatrosu’nda Nur Subaşı’nın
rejisiyle sahnelendi.
2002’de, Ortaoyuncular’la sahneyi paylaştığı, Kahraman Osman
isimli oyununu yazan Şensoy, Rum Memet isimli öykü kitabının yayınlandığı 2002
senesinin Kasım ayında, Biri Bizi Dikizliyor adlı oyunu yazdı. Ortaoyuncular’la
beraber oynadığı oyunun dekor ve kostümünün tasarımını da yapan Şensoy, o sene
Sanat Kurumu En İyi Yazar Ödülü ve Afife Jale - Muhsin Ertuğrul Ödülü’nün
Sahibi oldu.
Şensoy’un, İngilizce Bilmeden Hepiniz I Love You adlı
kitabı, Nicole Gagnon tarafından Fransızca'ya çevrilerek, Montreal’de Fransizca
– Türkçe olarak, Bizim Anadolu Dergisi’nde, parçalar halinde yayınlandı.
Ferhangi Şeyler, Amsterdam ve Rotterdam’da da sahnelenerek, 1495. gösterisine
ulaşırken, Felek Bir Gün Salakken adlı eseri de, 496. gösterisine ulaştı.
2003’te, Beni Ben mi Delirttim isimli oyunu yazan Şensoy, bu
oyunda sahneyi, Ortaoyuncular ekibinden Elif Durdu ve Ali Çatalbaş ile
paylaştı. Kabaremajör adıyla bir kabare gösterisi yazan Şensoy, daha sonra
yazdığı Dün Gece Ormanda Çok Komik Bi Şey Oldu adlı gösteriyi, Ortaoyuncular’la
Maslak Park Orman’da, özgün bir ortamda sahneye koydu.
Kitaplık Dergisi’nde denemeler yazmaya başlayan Şensoy,
Ferhantoloji adlı kitapta kendisine ait tüm eserlerinden seçtiği çeşitli
parçaları topladı.
2004’te, Tayfun Güneyer'in Şans Kapıyı Kırınca adlı filminde
rol alan oyuncu, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu, dekor ve kostümünü yaptığı
ve oynadığı Uzun Donlu Kişot isimli bir oyun yazdı. Aynı sene, Derya Baykal’dan
boşanan Şensoy, yönetmenliğini Mert Baykal’ın yaptığı, senaryosu kendine ait
olan, Pardon isimli filmde oynadı. Türsak Onur Ödülü’nün sahibi olan Şensoy,
Fevzi Tuna’nın yönettiği, Aktör Eskisi isimli televizyon filminde rol aldı.
Viyana, Brüksel, Rotterdam, Arnem ve Almelo’dakiler dahil 1530 kez sahnelenen,
Ferhangi Şeyler’in ve 506. kez sahnelenen Felek Birgün Salakken’in yazar
yönetmen ve oyuncusu Şensoy, o sene Nokta Dergisi'nin ve Doruktakiler ödülünün
sahibi oldu.
2005’te, Eşeğin Fikri, Hacı Komünist ve Elveda SSK adlı üç
kitap yayınlayan Şensoy, Deneme Sahnesi 35. Yıl Ödülleri’nde, En İyi Erkek
Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Eski oyunlarından, Kiralık Oyun’u,
Ortaoyuncular’ın 25. yılı dolayısıyla tekrar sahneye koyan Şensoy, aynı sene,
Nasrettin Hoca Altın Eşek Gülmece Ödülü’nün de sabibi oldu. Beni Ben mi
Delirttim adlı oyunu, Insbruck ve Bregenz'dekiler dahil olmak üzere, 203. kez
sehnelendi.
2006’da Pardon filmiyle Mizah Üretenler Derneği’nin en iyi
senaryo ödülünü alan ve kendi yazdığı Aşkımızın Son Durağı isimli oyununu,
Ortaoyuncular’la sahne koyan Şensoy’un, Beni Ben mi Delirttim oyunu, Sidney ve
Melbourne’da da gösterilere başladı.
2007’de Fername isimli tek kişilik oyununu yazdı, oynadı ve
dekorunu yaptı, bu oyunuyla İsmet Kuntay En İyi Oyun Yazarı ödülünün sahibi
oldu. 10 yıl sonra yeniden Ortaoyuncuların amatör kolu Nöbetçi Tiyatro’ya
sınavla öğrenci almaya başladı. Elveda SSK kitabiyla Altın Sayfa Son Beş Yılın
En İyi Mizah Kitabı ödülünü aldı. 2007 sonunda Ferhangi Şeyler 1603., Beni Ben
mi Delirttim? 235.Kiralık Oyun 181., Aşkımızın Son Durağı 83. gösterisine,
Anadolu'nun her bölgesinde ve yurt dışında Nürnberg, Ludwigshafen Festivali,
Hamburg, Gent, Deventer ve Amsterdam'da sergilenen Fername 133. gösterisine
ulaştı.
2008'de M. Uğur Yagcıoğlu'nun senaryosunu yazıp yönettiği
Son Ders: Aşk ve Üniversite filminde oynadı. Daha önce TV dizisi olarak yazdığı
Boşgezen ve Kalfası'nı tiyatro oyunu olarak yeniden yazdı, Nefrin Tokyay'ın
katılımıyla, Ortaoyuncular’la sahneye koydu ve oynadı. Karagöz ile Boşverin
Beni kitabı yayınlandı. Ferhangi Şeyler 1624., Beni Ben mi Delirtttim? 242.,
Lefke, Girne ve Gazimağusa'da da sergilenerek Fername 213., Aşkımızın Son
Durağı 91., Boşgezen ve Kalfası 36. gösterisine ulaştı.
2009'da 2019 - Bilimsiz, Kurgusal Güldürü oyununu yazdı,
yönetti, dekoru, giysileri ve müziği hazırladı. Oyun 24 Ocak'ta Ortaoyuncular
ile sahnelenmeye başladı.
9 Mayıs 2009 günü Eskişehir Kültür Merkezi'nde sahneye
koyduğu Fername oyununda -mizahi yolla- önceki darbelerden daha çok darbe
nedeni bulunduğunu söylediği ve salonun bir kısmının alkışlarla destek verdiği,
bir kısmının da salonu terkettiği iddia edilmiş ve haber yapılmıştır.Fakat kısa
sürede haberin yanlış olduğu, manipülasyon yapıldığı ortaya çıkmıştır.
Şensoy'un ilgili açıklaması şöyledir: "Haber, gerçeği yansıtmamakla
kalmayıp suçlayıcıdır. 2006'dan beri sahnelediğim Fername oyununda; 'Daha önce
yapılan üç askeri darbe ottan bo.tan sebeplerle yapıldı. Asıl darbe yapmak için
geçerli sebepler şimdi var ama darbe yapan yok. Bu ülkenin darbe vakti geldi
fakat asker bir şey yapmıyor. 1980'de yapılan darbe sırf Kenan Paşa'nın resim
merakından dolayı yapıldı. Darbe yapacaksanız şimdi yapın.' cümleleri oyunun
metninde yoktur. Zaten benim üslubum değildir. Bu cümleler, darbelerle alay
ettiğim ve sonunda darbe istemediğimi belirttiğim sahneyi Eskişehir'de 232.
oyunu izleyen bir sivri zekânın yorumudur. Gene haberde belirtildiği gibi o
sahnede ne alkışlama ne de salonu terk eden olmuştur. Bu da söz konusu sivri
zekanın aynı zamanda yalancı olduğunu gösteriyor. 295 Eskişehirli izleyici
şahidimdir. Darbelerle alay ediyorum elbette ama kendi üslubumla mizah
yapıyorum. Sonunda da darbe istemediğimi net olarak belirtiyorum. Zaten benim
darbe istemeyeceğimi insanların bilmesi gerek."
2009 yılında, "Yılın En İyi Yapım", "En İyi
Yönetmen" ve "En İyi Erkek Oyuncu" dallarında 34. İsmet Küntay
Tiyatro Ödülleri'nin sahibi Ses 1885-Ortaoyuncular tiyatrosunun
"2019" oyunuyla Ferhan Şensoy oldu.
2010'da "Ruhundan Tramvay Geçen Adam" ve
"İşsizler Cennete Gider" oyunlarını yazan Şensoy, bu oyunları
yönetti, giysi ve dekorunu yapıp Ortaoyuncular ile sahneledi.
2011 yılında "Aydınlık" gazetesinde haftalık köşe
yazıları yazmaya başladı.
Prömiyeri 15 Mart 2012'de yapılan "Nasri Hoca ve
Muhalif Eşeği" oyununu yazdı, yönetti ve Ortaoyuncular'la sahneye koydu.
Haldun Ulvi Alacakaptan'ın kısaca hayatı

Meddahlığın yeni temsilcilerinden ve Bağcılar Belediyesi Tiyatro Okulu (B.B.T.O.) nun Genel Sanat Yönetmeni olan Haldun Ulvi Alacakaptan'ın kısaca hayatı :
İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi Şişli Yüksek
Okulu İşletmecilik bölümü'nü bitirdi ve ilk kez 2.sınıfta bir skece çıktı.
1960'ta İstanbul Radyosu Çocuk bölümüne seçildi ve 1967'ye kadar İstanbul
Radyosu'nda çalıştı. Ve aynı yıllar arasında oyunlar yönetti ve oynadı.
1969-1971 yılları arasında Dostlar Tiyatrosu sınavını kazandı ve iki yıl eğitim
gördü. 1969-1978 yıllarında Dostlar Tiyatrosu’nda Soruşturma Alpagut Olayı
Abdülcanbaz Azizname , Sili’de Av Kerem Gibi Havana Duruşması Ortak, Ezenler, Ezilenler,
Baş kaldıranlar Düşmanlar , Bitmeyen Kavga Sabotaj Oyunu Devrik Süleyman, İkili
Oyun gibi oyunlarda oyunculuk, yönetmen yardımcılığı ve dramaturgluk yaptı.
1978-1980 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir
Tiyatroları’na konuk oyuncu olarak Ayak Bacak Fabrikası'nın başrolüyle katıldı.
Ertesi yıl Beş Para Etmez Oyun’da rol aldı, Mahmut Gökgöz’le kurdukları Gönüllü
Çocuk Oyunları Kolu için Sakarca’yı yönetti ve başrolünü oynadı. 1980-1984
Ferhan Şensoy’la Ortaoyuncular’ın kuruluşuna katıldı. İlk oyun Şahları da
Vururlar’da Şah rolünü belirli aralıklarla dört yıl oynadı. Yine Şensoy'un
Şensoy’un Fırıncı Şükrü, Deli Vahap Nuri ve Ötekiler adlı sahne yazısında görev
aldı. Kısa bir süre Tuncay Özinel Tiyatrosu’nda Ferhan Bizim Sınıfın'da başrolü
üstlendi. 1981-1983 Egemen Bostancı’nın Uluslararası Sanat Gösterileri’nde
çalıştı.Gol Kralı Sait Hopşait, Sezen Aksu Aile Gazinosu, Hababam Sınıfı
Müzikali Emel Sayın Neşe-i Muhabbet , Neşeli Kuklalar gibi gösterilerde yer
aldı. Çatal Matal Kaç Çatal isimli çocuk şenliğinde sahneyi Adile Naşit, Altan
Erbulak, Barış Manço gibi isimlerle paylaştı ve gösterinin yönetmenliğini
üstlendi, 1985 değistirdiği yaşam biçimine uygun olarak Çağrı Sahnesi’ni kurdu
ve İbrahim Sadri’nin Aykırı Gece Karşılamaları adlı ilk oyunun ismini İnsanlar
ve Soytarılar olarak değiştirerek sahneye koydu.
1986 Sanat Manata Karşı’da oyuncu,yazar ve yönetmen oldu.
1987 Birlik Sanat Ürünleri A.S, Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1987-2000 Birlik
Sanat A.Ş ye bağlı Birlik Sahnesi’nde.... Efendi Hayrettin Süperstar Başkasının
Ölümü Dünya Hali Kara Geceler Efendim Garip Ama Türkiye İşte Meydan İşte Şeytan
Kanal 900 Günümüz Güldürümüz Meddah ve yardakçıları Kara Gecelerin intikamı
Heybe Ceberrut Kaynana , Çalamikrofon isimli oyunları yönetti, oynadı
1994-1997 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire
Başkanlığı’na Gösteri Sanatları Merkezi isimli bir tiyatro okulu kurdu, Genel
Sanat Yönetmenliği ve Politik Tiyatro hocalığını üstlendi. GSM de Fetih/Bir Gül
Macerası ve N.F. Kısakürek’in Ahşap Konak isimli oyunlarının yönetmenliğini
yaptı. Esiktekiler Tiyatro Alaturka ve Büyük Hakikat oyunlarında süpervizör
oldu.
1980 yılında ilk sinema hayatına başladı. İlk olarak Talihli
Amele filminde oynayan Alacakaptan, bunla yetinmedi ve sinema hayatını daha da
ilerleterek, Postacı (1982), Sahibini Arayan Madalya (1987) ve Minyeli Abdullah
(1990) filmlerinde oynadı. Ayrıca TV filmlerinden Adadakiler, Üç İstanbul,
Mimar Sinan, Kuruluş, Ahmet Hamdi Tanpınar filmlerinde oynadı. Ayrıca Hababam
Sınıfı Müzikali'nde de yer aldı.
25 Nisan 2013 Perşembe
Köy Seyirlik Oyunu grubu olan Ankara Deneme Sahnesi
Köy seyirlik oyunu grubu olan Ankara Deneme Sahnesi hakkında detaylı bilgi için burayı tıklayınız...

Münir Özkul'un oynadığı tiyatro oyunları ve sinema filmleri

Oynadığı Tiyatro Oyunları
İstanbulu Satıyorum
Soyut Padişah
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Çayhane
Fareler ve İnsanlar
Keşanlı Ali Destanı
Yorgun Matador
Hababam Sınıfı
Filmleri
Ay Işığında Saklıdır 1996
Nasreddin Hoca 1993
Al Dudaklım 1993
Arabesk 1988
Acı Gurbet 1988
A Ay 1988
Afife Jale 1987
Kuşatma 2 / Şok 1987
Aile Pansiyonu 1987
Günah 1987
Kadersiz Kullar 1987
Yaşamaya Mecburum 1987
Yıllar 1987
Uzaylı Zekiye 1987
Otobüs Yolcuları / İhsaniye - Karasu 1987
Ana Kucağı 1986
Kızlar Sınıfı Tatilde 1986
Babalar da Ağlar 1986
Dayak Cennetten Çıkma 1986
Elmayı Kim Isırdı 1986
Milyarder 1986
Büyük Günah 1985
Ya Ya Ya Şa Şa Şa 1985
Deliye Hergün Bayram 1985
Çalınan Hayat 1985
Duyar Mısın Feryadımı 1985
Sarı Öküz Parası 1985
Şaşkın Gelin 1984
Küçük Ağa 1984
Geçim Otobüsü 1984
Çaresizim 1984
Kızlar Sınıfı 1984
Gırgıriyede Büyük Seçim 1984
Şaşkın Ördek 1983
Dostlar Sağolsun 1983
İlişki 1983
Gırgıriyede Cümbüş Var 1983
Gazap Rüzgarı 1982
Bir Yudum Mutluluk 1982
Islak Mendil 1982
Ağlayan Gülmedi mi? 1982
Altın Kafes 1982
Buyurun Cümbüşe 1982
Talih Kuşu 1982
Adile Teyze 1982
Şıngırdak Şadiye 1982
Görgüsüzler 1982
Beni Unutma 1982
Deliler Koğuşu 1981
Bizim Sokak 1981
Gırgıriyede Şenlik Var 1981
Gırgıriye 1981
Banker Bilo 1980
İbiş 1980
Erkek Güzeli Sefil Bilo 1979
Gelinciklerim 1979
Aşkın Gözyaşları 1979
İbiş in Rüyası 1979
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978
Neşeli Günler 1978
Cennetin Çocukları 1977
Gülen Gözler 1977
Hababam Sınıfı Tatilde 1977
Aşk Dediğin Laftır 1976
Aile Şerefi 1976
Hababam Sınıfı Uyanıyor 1976
İşte Hayat 1975
Gülşah 1975
Bizim Aile / Merhaba 1975
Hababam Sınıfı 1975
Gece Kuşu Zehra 1975
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı 1975
Beş Milyoncuk Borç Verir Misin 1975
Hasret 1974
Beş Tavuk Bir Horoz 1974
Gariban 1974
Mavi Boncuk 1974
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 1974
Salak Milyoner 1974
Niyet 1973
Çulsuz Ali 1973
Izdırap 1973
Şaban İstanbul'da 1973
Kaynanam Kudurdu 1973
Oh Olsun 1973
Yalancı Yarim 1973
O Ağacın Altında 1972
Üç Sevgili 1972
Karamanın Koyunu 1972
Ver Allahım Ver 1972
Yiğitlerin Kaderi 1972
Tatlı Dillim 1972
Sev Kardeşim 1972
Senede Bir Gün 1971
Kezban Paris'te 1971
Son Hıçkırık 1971
Bebek Gibi Maşallah 1971
Beklenen Şarkı 1971
Solan Bir Yaprak Gibi 1971
Donkişot Sahte Şövalye 1971
Yedi Kocalı Hürmüz 1971
Beyoğlu Güzeli 1971
Aşk Uğruna 1971
Beyaz Kelebekler 1971
Gönül Hırsızı 1971
Hayatım Senindir 1971
İbiş Gangsterlere Karşı 1971
İşte Deve İşte Hendek 1971
Kadifeden Kesesi 1971
Tophaneli Murat 1971
Ayşecik Ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde 1971
Aşk Hikayesi 1971
Hayat Sevince Güzel 1971
Tatlı Meleğim 1970
Kara Dutum 1970
Bütün Aşklar Tatlı Başlar 1970
Kalbimin Efendisi 1970
Yuvasız Kuşlar 1970
Yumruk Pazarı 1970
Ali İle Veli 1970
Allı Yemeni 1970
Berduş Kız 1970
Dikkat Kan Aranıyor 1970
Dönme Bana Sevgilim 1970
Yavrum 1970
Küçük Hanımefendi 1970
Şoför Nebahat 1970
Son Kızgın Adam 1970
Hayatım Sana Feda 1970
Seven Ne Yapmaz 1970
Arım, Balım, Peteğim 1970
Sevgili Babam 1969
Boş Çerçeve 1969
Uykusuz Geceler 1969
Gelin Ayşem 1969
Nisan Yağmuru 1969
Sevdalı Gelin 1969
Ayşecik'le Ömercik 1969
Fakir Kızı Leyla 1969
Bana Derler Fosforlu 1969
Nilgün 1968
Artık Sevmiyeceğim 1968
Kanlı Nigar 1968
İstanbul'da Cümbüş Var 1968
Kara Gözlüm Efkarlanma 1968
Yayla Kartalı 1968
Urfa İstanbul 1968
Kalbimdeki Yabancı 1968
Çifte Tabancalı Damat 1967
Elveda 1967
Sürtüğün Kızı 1967
Yaşlı Gözler 1967
Bir Millet Uyanıyor 1966
Denizciler Geliyor 1966
Ben Bir Sokak Kadınıyım 1966
Aşkın Kanunu 1966
Seni Sevmiyorum 1966
Fakir Bir Kız Sevdim 1966
Kan Gövdeyi Götürdü 1965
Senede Bir Gün 1965
Kart Horoz 1965
İnatçı Gelin 1965
Bilen Kazanıyor 1965
Seveceksen Yiğit Sev 1965
Şoför Nebahat Bizde Kabahat 1965
Şekerli Misin Vay Vay 1965
Yalancının Mumu 1965
Cezmi Band 007.5 1965
Gönül Kuşu 1965
Dokunma Bozulurum 1965
Kahreden Kurşun 1965
Bir Bahar Akşamı 1961
Yumurcak 1961
Yaman Gazeteci 1961
Taş Bebek 1960
Gurbet 1959
Altın Kafes 1958
İftira 1958
Kalbimin Şarkısı 1956
Bir Aşk Hikayesi 1955
Tuş / Bir Aşk Hikayesi 1955
Ah gönlüm, Vah gönlüm 1954
Balıkçı Güzeli / 1002. Gece 1953
Edi İle Büdü 1952
Edi İle Büdü Tiyatrocu 1952
Barbaros Hayrettin Paşa 1951
Evli Mi Bekar Mı 1951
Lale Devri 1951
Yavuz Sultan Selim Ve Yeniçeri Hasan 1951
Üçüncü Selim'ın Gözdesi 1950
Münir Özkul'un Kısaca hayatı

İstanbul Erkek Lisesi mezunudur. Sanat hayatına Bakırköy Halkevi'nde tiyatro ile başladı. İstanbul ve Ankara'da Devlet tiyatroları ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nın oyunlarında rol aldı. Tiyatro Ses, Küçük Sahne gibi özel tiyatrolarda Sadri Alışık, Cahit Irgat, Nevin Akkaya ve Şükran Güngör gibi oyuncularla görev aldı. Rol aldığı Fareler ve İnsanlar adlı oyunun yönetmeni Muhsin Ertuğrul ile tanıştı.
Ancak 1950'lerden itibaren rol almaya başladığı sinema
filmleri ile asıl ününü kazandı. Özellikle 1970'lerin kalabalık kadrolu ve
genellikle Ertem Eğilmez'in yönettiği filmlerde önemli roller aldı. En bilinen
rollerinden biri onunla özdeşleşen Hababam Sınıfı serisindeki Özel Çamlıca
Lisesi'nin tatlı sert Müdür Yardımcısı Kel Mahmut tiplemesi oldu. 400'e yakın filmde
rol aldı. Adile Naşit'le beraber oynadığı filmlerle Türk sinemasının unutulmaz
ikililerinden oldu.
İlk dönem filmlerinden önemli olarak Edi ile Büdü, Halıcı
Kız, Kalbimin Şarkısı, Miras Uğruna, Balıkçı Güzeli; daha sonraki dönemde
çekilen kalabalık kadrolu aile filmleri arasında Neşeli Günler, Gülen Gözler,
Gırgıriye, Görgüsüzler, Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi sayılabilir. Münir
Özkul, 1980 sonrası ise dönemin akımı olan video için çekilen pek çok filmde
rol almıştır.
Televizyon dizilerinin yaygınlaştığı dönemde dizi
oyunculuğundan uzak dursa da Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin gibi
dizilerde rol aldı. Özkul'a 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet
Sanatçısı unvanı verildi. 1998 yılında Hamdi Alkan'ın canlandırdığı "Yarmagül"
karakterinin dedesini oynadığı Reyting Hamdi televizyon programında kamera
karşısına çıktı.
Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçirdi.
1990'lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı.
Özkul dört kez evlendi ve üç çocuğu oldu. İlk eşi Şadan,
ikinci eşi Suna Selen, üçüncü eşi "Tophaneli Örümcek" lakaplı Yaşar
ve son 27 yıldır evli olduğu eşi Umman Özkul'dur. Oyuncu ve sunucu Güner
Özkul'un babasıdır. Güner Özkul'a göre babası "evlilikten korkmazdı ama
boşanamamaktan korkardı".
Demans hastalığı ile yaşayan Özkul, 2003 yılından bu yana
evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemiyor. Hastalığı yüzünden
geçmişe dair birçok şeyi hatırlamıyor ve ölen arkadaşlarının yaşadıklarını
sanıyor. Özkul, kendisine ait mütevazı bir evde rahat bir yaşam sürdürüyor.
İsmail Dümbüllü ' nün hayatı

İsmail Dümbüllü, silahşör Zeynel Abidin Efendi ve Fatma Azize Hanım’ın oğulları olarak, 1897 yılında İstanbul Üsküdar’da doğdu.
Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’ni bitirdikten sonra
askeri ortaokuluna başladı. Tiyatro merakı yüzünden askeri ortaokulunun üçüncü
sınıfından ayrıldı.
Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin’in sahnesinde oynayan
Dümbüllü, sonraları, profesyonel olarak, Kel Hasan’ın tiyatrolarında sahneye
çıktı.
30 yaşına kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı. Bu dönemde
tuluat (önceden hazırlanmadan, sahnede akla geliveren sözlerle oynanan oyun)
geleneğini öğrendi.
Kavuklu Hamdi, Naşid, Abdi, Küçük İsmail, Abdürrezak gibi
dönemin ünlü ortaoyuncularıyla çalıştı.
Geleneksel kavuğu Kel Hasan’dan aldı. Kendiside, ölmeden bu
kavuğu Münir Özkul’a devretti. 1989 yılında da ortaoyuncular kavuğu Ferhan
Şensoy’a devroldu.
Dümbüllü, Tevfik İnce ile birlikte kendi topluluğunu kurarak
1928 yılında perdesini Direklerarası’ndaki Hilal Tiyatrosu’nda açtı. 1933’den
sonra Anadolu turnelerine çıktı.
Dönemin tiyatro anlayışı ve beğenisi giderek değişmesine
rağmen Naşid’in ölümünden sonra geleneksek tiyatronun en ünlü adı oldu ve
ortaoyunu geleneğini tek başına sürdürdü.
Bu dönemde Ayşem, Cebe Gitti, Bülbül gibi operetlerde de
oynadı.
II.Dünya Savaşı yıllarından sonra özgün ses tonu, saf
görünüşü ve sevimli mimikleriyle 1947’de itibaren sinemada da görünmeye
başladı. Memiş(1947), Dümbüllü Macera Peşinde(1948) ve Keloğlan (1948)
filmlerinde başrol oynadı.
Harman sonu(1950), İncili Çavuş(1952), Ne Sihirdir Ne
Keramet(1951), Sihirli define(1951) adlı filmlerde ününü pekiştirdi. Ancak bir
çok eleştirmene göre, çok seyirci toplamasına karşın, filmlerdeki Dümbüllü,
tiyatrocu Dümbüllü kadar başarılı olamamıştı.
Kel Hasan’dan ortaoyunu konusunda öğrendiklerini kendi
kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu “Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de
perde de sergilemeyi sürdürdü.
1953’de Kırk Gün Kırk Gece, 1954’de Mihrimah Sultan, 1956’da
Dümbüllü Tarzangibi filmlerde oynadı. 1968’de jübile yaparak tiyatroyu
bıraktı.Ama sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo
oyunlarında yer almayı sürdürdü.
5 Kasım1973’de İstanbul’da öldü. Kabri, Üsküdar’da
Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.
24 Nisan 2013 Çarşamba
23 Nisan 2013 Salı
Halk Tiyatrosu >> Kişiler Ve Kişileştirme
Kukla,Karagöz ve Ortaoyunu
kişilerinin en büyük özelliği tip olmalarıdır.Bunlar durağan ve değişmez
genellemelerdir;kendi istemlerini kullanma güçleri yoktur ,bu yüzden sürekli
olarak kendi kendilerini yinelerler.Onlar da belli durumlar karşısında belli
davranışları bekleriz.Kişilikleri silinmiş,belli bir zamana
oturtulmamış,belirli bir geçmişleri ve gelecekleri yoktur.Belirli
kusurlar,özellikler tek bir kişide büyütülmüştür.Dış ve fizik görünüşleri
önemlidir,kişinin özünü tamamlar.Canlı oldukları yanılsamasını(illusion)
yaratmazlar.Böyle tipler yoluyla kişileştirmeye mimus’ta,commedia
dell’arte’de,melodramda,tuluat tiyatrosunda rastlıyoruz.
-Kişilerin dış görünüşleri,fizik özellikleri önemlidir.Kılık
giyim-kuşam,kişinin geldiği yerin,toplumsal sınıfının,çıktığı yerin töresel
özelliklerini taşır.Her kişinin kendine özgü müzik,türkü ve dansları vardır.
-Lehçe,şive,ağız hep olağan Türkçe’yle karşıtlık yaptığı
ölçüde,hem bir güldürme yöntemi,hem de kişiyi tanıtmaya yarar.Ağızlar yalnız
ses ve dilbilimine aykırılıklardan değil,sesin tını,pesliği yada tizliği,söylenişindeki
çabukluk yada ağırlıkta da değişiklikler gösterirler.
-Kişilerin belli olaylar karşısındaki
davranışları,tepkileri,tavırları da kişilerin özelliklerini belirtir.Yahudi’nin
bir olayda hemen ürküp korkacağını yada bir alışverişte kıyasıya pazarlık
edeceğini,Tiryaki’nin konuşmasının orta yerinde kendinden geçip horlamaya
başlayacağını biliriz.
-Kişileri bir başkalarının onlar için düşüncelerinden
tanırız.Pişekar,Kavuklu üzerine;Hacivat,Karagöz üzerine konuşur.İnsanları iyi
tanıyan Pişekar yada Hacivat bize çeşitli kişiler üzerine bilgi verir.
KİŞİLER
-Eksen kişiler; Karagöz-Kavuklu,Hacivat-Pişekar.
-Kadınlar ; Bütün zenneler.
-İstanbul ağzı ; Çelebi,Tiryaki,Beberuhi.
-Anadolu’lu kişiler ;
Laz,Kastamonulu,Kayserili,Eğirli,Harputlu,Kürt.
-Zımmi (Müslüman olmayan) ; Rum,Frenk,Ermeni,Yahudi.
-Kusurlu ve ruhsal hastalar ;
Kekeme,Kambur,Hımhım,Kötürüm.Deli,Esrarkeş,Sağır,Aptal.
-Kabadayılar ve sarhoşlar ;
Efe,Zeybek,Matiz,Tuzsuz,Külhanbeyi.
-Eğlendirici kişiler ; Köçek,Çengi,Kantocu,Hokkabaz,Cambaz,Curcunabaz,Hayalci,Çalgıcı.
-Olağanüstü kişiler,yaratıklar ; Büyücü,Cazular,Cinler.
-Geçici,ikincil kişiler ve çocuklar.
Halk Tiyatrosu >> Orta Oyunu
Karagöz,Kukla gibi cansız,meddah gibi tek anlatıcılı sözlü
seyirlik oyunları yanında,canlı oyucularla oynanan en belli başlı geleneksel
tiyatrosu Ortaoyunu’dur.Pişekar ve Kavuklu,oyun tümüyle bu iki kişinin
ekseninde gelişir.Bütün oyunun çatısı,gerilimli bu iki kişinin
karşıtlığında,aralarındaki çatışmada gelişir.
Eski Ortaoyunlarının başındaki curcuna bölümünü atlarsak,bir
Ortaoyunun da dört bölüm vardır.
1-ÖNDEYİŞ : Zurna Pişekar havası çalar,Pişekar iki eliyle
dört bir yanı selamladıktan sonra zurnacıyla söyleşir.Sonra zurna genel olarak
Kavuklu havası çalar ve kavuklu ile kavuklu arkası (cüce veya kambur)
gelir.Zenne takımı veya Çelebi gibi başka kişilerin gelip,Pişekar ile iş
konuştukları olur.Çoğu kez Kavuklu ile Kavuklu-arkası,Pişekar’ı birden görünce
korkarlar,korkularından yer,birbirlerinin üstüne düşerler.
2-SÖYLEŞME (Arzbar-Tekerleme) : Karagöz’de ki Muhavere gibi
oyunun,ustalık isteyen bölümüdür.Kavuklu ile Pişekar arasındaki çene yarışıdır.
3-FASIL : Tekerleme sona erip,bunun bir düş olduğu anlaşıldıktan
sonra Fasıl denilen asıl oyuna geçilir.Çoğu kez Kavuklu iş
aramaktadır,tekerleme sonunda Pişekar bu işi ona bulur.
4-BİTİŞ : Pişekar nasıl oyunu seyircilere tanıtıp
sunmuşsa,oyunu bitirmekte yine Pişekar’a düşer.Seyircilerden özür diler,gelecek
oyunun adını ve yerini duyurur.
Oyun yerinde belli başlı iki parça dekor bulunur.YENİ DÜNYA
ile DÜKKAN adı verilen birbirine benzeşen iki,üç,dört kanatlı bir kafes,bir
paravandır.
Oyucuların giyim kuşamlarını koyduğu sandığa PUSAT veya
PUSAT ODASI denilir.
Ortaoyununda önemli aksesuarlardan birisi de Pişekar’ın
elinde tuttuğu iki dilimli,birbirine çarpıp ses çıkaran
ŞAKŞAK’tır.Mimus,Commedia dell’arte gibi halk tiyatroları türünde de
kullanılıyordu.
Halk Tiyatrosu >> Karagöz

Karagöz,yalnız Türkiye’de değil,Türkiye dışında da birçok İslam ülkelerinde de olduğu gibi,Balkan ülkelerinde de etkisini göstermiştir.Böylece,Türkler dışardan aldıkları gölge oyununa,Türk yaratıcılığını,beğenisini,sanat gücünü katıp,onu geliştirerek,görüntüleri deri sanatındaki ustalıklarıyla işleyip,Osmanlı İmparatorluğunun geniş etki alanı ve çevresinde yaymışlardır.Türkiye’ye Mısır’dan geldiğini sandığımız gölge oyunu işte bu yeni kişiliğini kazanarak yeniden Mısır’a gitmiştir.
Karagöz’ün gelişimi içinde iki önemli sorun vardır.Bunlardan
biri,Karagöz’ün toplumsal ve siyasal eleştiri ve taşlama yönü, öteki
ise,açık-saçıklığıdır.Karagöz’ün ortadan kalkmasında Batı Tiyatrosunun
Türkiye’ye girişinin etkisi bulunduğu gibi,onun bu iki özelliğinin de payı
olduğu söylenebilir.
KARAGÖZ’ÜN BÖLÜMLERİ
MUKADDİME (Öndeyiş veya giriş) : İlk önce müzikle boş
perdede götermelik denilen ve çoğu kez oyunun konusu ile ilintisi olmayan bir
görüntü konulur:Bir dalyan,bir saksıda limon ağacı vb. Bu bölümün önemli ögesi
Hacivat’ın söylediği perde gazelidir.Perde gazellerinde karagöz oyunun bir
öğrenek yeri olduğu,felsefi ve tasavvufi anlamı,kurucusu Şeyh Küşteri olduğu
belirtilmektedir.Perde gazellerinde padişaha yakarışta yer alır;kimi kez de
yurt yönetiminin biçimi bile belirtilir.
Kendine kafa dengi bir arkadaş arar ve bu arkadaşta istediği
özellikleri sayar.Karşı yandan gelen karagöz ile dövüşürler.Dövüşte Hacivat
kaçar;Karagöz yere boylu boylu boyunca uzanır,secili bir deyişle Hacivat’a
veriştirir,bir tekerleme söyler.
MUHAVERE (Söyleşme) : Karagöz oyununun iki baş kişisi olan
Karagöz ile Hacivat arasında geçer.Gerek ses gerekse yaratılış ve yetişme
bakımından birbirine karşıt düşen özlüklerini tanımaktır.Ortaoyununda Pişekar
ve Kavuklu arasındaki tekerleme ile aynı görevdedir.
FASIL : Fasıl oyunun kendisidir.Burada Hacivat ve
Karagöz’den başka oyunun çeşitli kişileri, bir konu ve olaylar dizisinde
gözükür ve oyuna katılırlar.
BİTİŞ : Kimi kez çok kısadır.Karagöz oyunun bittiğini haber
verir,kusurlar için özür diler ve gelecek oyunu duyurur.
Halk Tiyatrosu >> Kukla
16.yüzyılda Türkiye’ye girdiğine inandığımız kukla,gölge
oyunu veya karagöz’den de eskidir.Bundan önceki çağlarda
suretbaz,kuklabaz,başkuklabaz,ayak kuklası,yer kuklası,şebbaz,piyade çadırları
gibi deyimler yanında araba kuklası,dev kukla gibi çeşitli türler vardır.Yakın
çağlarda üç çeşit kukla olduğunu öğreniyoruz.

İSKEMLE KUKLASI :Avrupa’da Jigging Puppets diye bilinen kukla türüdür.Göğüslerinden yatay biçiminde bir ip geçen bu kuklalar gayda ve benzeri çalgıların eşliğinde aşağıdan ipleri çekilerek sıçratılıp dans ettirilir.
EL KUKLASI : Daha yaygındır.İtalya’dan gelmiş oldukları düşünülebilir.Bunları başları ve kolları mukavva veya tahtadan,gövdeleri bezdendir.Kuklacı elini kuklanın giysilerinden içeri sokar,işaret parmağı ile başı ve orta parmaklarıyla da kolları oynatır.

İSKEMLE KUKLASI :Avrupa’da Jigging Puppets diye bilinen kukla türüdür.Göğüslerinden yatay biçiminde bir ip geçen bu kuklalar gayda ve benzeri çalgıların eşliğinde aşağıdan ipleri çekilerek sıçratılıp dans ettirilir.
EL KUKLASI : Daha yaygındır.İtalya’dan gelmiş oldukları düşünülebilir.Bunları başları ve kolları mukavva veya tahtadan,gövdeleri bezdendir.Kuklacı elini kuklanın giysilerinden içeri sokar,işaret parmağı ile başı ve orta parmaklarıyla da kolları oynatır.
İPLİ KUKLA : Yarım yüzyıl önce İstanbul’a gelen İngiliz
kuklacılarından Thomas Holden öncülüğünde gelişme göstermiştir.
Halk Tiyatrosu >> Meddah
Geleneksel Türk Seyirlik Oyunlarının en önemlilerinden
birisi Meddah’tır.Meddah yöntemleri bakımından Karagöz ve Ortaoyununa yakınsa
da,bunların yalnızca bir güldürmece tiyatrosu olmasına karşın,meddah çok zengin
kaynaklara dayanması,hikaye dağarcığının çeşitliliği,güldürmecenin yanı
sıra,çeşitli havayı,mizacı yansıtması bakımından onlardan ayrılır.Dede
Korkut,Köroğlu gibi geleneksel Türk kaynaklarından gelen konular,İslam
geleneğinden gelen dinsel konular,Seyit Battal Gazi,Kerbela olayının çeşitli
oluntuları,Hz.Hamza’dan,Hz.Ali’den,gelen konular,İran geleneklerinden
efsaneler,destanlara,şehnamelere dayanan konularla bu çeşitlilik içinde değişik
mizaçları yansıtır.Karagöz ile Ortaoyununun salt birer göstermeci tiyatro
olmasına karşın,meddahın seçtiği konulara göre benzetmeci,gerçekçi,yanılsamacı
tiyatroyu zorladığı görülür.
Halk Tiyatrosu >> Çengiler-Köçekçeler-Curcunabazlar
Curcunabazlar ise daha kaba,gülünç giyimli,gürültücü
dansçılardı.Kimi öteki dansçılarla birlikte oyun meydanına çıkıp onları
beceriksizce taklit ederler,halkı güldürürlerdi.Yüzlerinde çirkin,yüzlük
denilen maskeler taşırlardı.Bunların cin askeri denilen bir çeşidi daha vardır.

Köçekler kız gibi giyinirler,saçlarını uzun bırakırlardı.Sırma
işlemeli,saçaklı ipek kumaştan bir fistan;toka süslü ipek kumaşla altın suyuna
batırılmış kemer;sırtında ipek,sıçandişi işlenmiş gömlek,onun üzerine som sırma
ile işlenmiş kadife;başlarında da hasır fes,üzerine ipek ve kıyıları sırma ile
süslenmiş çevre giyimleri olurdu. Bu çeşit kadınsı tavırlı profesyonel genç
dansçı erkekleri birçok İslam ülkelerinde bulmaktayız.
Tavşan’lara gelince,köçeklerin etek giyinmesine karşın
bunlar çuhadan şalvar giyer,üstüne camadan,bellerine alacalı renklerde şallar
sarar,başlarına da süslü işlemeli ufak sivri bir külah giyerlerdi.
Kiminin parmaklarının ucunda,kiminin de sopaların ucunda
çini tabaklarını döndüren dansçılara da kasebaz denilirdi.
Halk Tiyatrosu >> Hokkabaz
Genel anlamıyla hokkabazlık,açıklaması güç,aklın almayacağı
oyunlar göstermek,gözbağcılığı yapmaktır.Hokkabazlar,gerek söz ve el
çabukluğu,gerek birtakım hileli araçların yardımıyla seyircinin duygularını
aldatıp,olağanüstü sonuçlara varan,kökeni binlerce yıl geriye giden bir
seyirlik oyundur.Türk hokkabazlarının çağımıza kadar uzanan özelliği
yanlarındaki yardımcıları,Yardak ve Yardakçı’larıyla yaptığı konuşmalar,söyleşmelerdir.Hokkabazın
ustasına da Ortaoyunundaki gibi Pişekar dendiğine,her ikisinin elinde bir
şakşak bulunduğuna,yanındaki yardımcısıyla söyleşmelerinin de Ortaoyununa ve
Karagöz’e benzerliğine kanıtlardır.
Köylü Tiyatro Geleneği'nin Diğer Kategorileri :
GÜNLÜK YAŞAMDAN SAHNELER :
Karı-koca
geçimsizliği,kaynana-gelin ilişkisi,çok evlilikte ortak yada kuma
anlaşmazlığı,evde kalmış kız,ölüm,kente ve hacca gitmek vb.
ESNAFLIK BENZEKLERİ :
Özellikle köylü,doktor ve tüccar gibi
yerine göre suçlamak istedikleri meslekte,kaba şakalar yapılarak,uğraşlar alaya
alınır.
TARIMSAL OYUNLAR :
Köylerde tarımsal ve bitkisel
yaşamı,uğraşları canlandıran oyunlardır.
ÇOBAN OYUNLARI :
Sığırtmaç yaşamı üzerine oyunların önemli
bir kesimi hayvanların sağlıklı kalması,çoğalmaları üzerine ritüel kalıntılarıdır.
ŞAKALAR VE DİLSİZ OYUNLAR :
Bir konuyu işlemek
yerine,setircileri korkutmak,şaka yapmak,tedirgin etmek yada soytarılıkla
güldürmeye dayanır.Bunun bir türü de dilsiz oyunları yada Anadolu’da Samıt ve
Lal denilen suskunluk oyunlarıdır.
SÖYLENCE VE MASALLARDAN OYUNLAR :
En çok rastlanan Köroğlu
destanı,masal kahramanı Keloğlan ile İstiklal Savaşı ile ilgili oyunlardır.
Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Kukla
Orta Asya kültürünün bir kalıntısıdır.Öyle ki Türkler gölge
oyununu ve karagözü 16.yüzyılda tanımışlarken,kukla çok eskiden beri
biliniyordu.Altaylı tözlerinin çoğu da bebeklerdi.Bugün Anadolu’da yağmur
yağdırmak için Bebek,Çaput Adamı,Kepçe Kadın,Çamça Gelin vb. adlar altında
ilkel bebekler,kuklalar kullanılmaktadır.
Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Köse Oyunları
Anadolu’da köse adını taşıyan pek çok sayıda dramatik köylü
oyunlarının simgesel anlamları ve işlevleri kimi yerlerde farklıdır.Geçici
olarak bir kral,şah,vali emir seçilir ve her dediği yerine getirilir.Saygı
görür ama süresi dolunca aşağılanır ve kovulur.Burada simgesel eylem eski yılın
kovulması,yeni yıl gelişinin sağlamlaştırılmasıdır.
Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Kız Kaçırma
Anadolu’da kız kaçırma,köylerimizde toplumsal bir olgu
olarak çok görüldüğünden,kimi oyunlarda bu
toplumsal olguyu yansılamak için
düzenlenir.
Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Ölüp-Dirilme
Çoğu kez iki hasım arasında bir savaş,bunlardan birinin
ölmesi,sonra ölenin yada büyüyle yada kendi kendine dirilmesi.Çoğu kez
seyirciler ölen için yas tutar,ağıt söylenir,dirilince de bu sevinçle
kutlanır.Ölüp-dirilen tanrılar,gerek bitkisel gerekse hayvansal
yaşamın doğup ölmesiyle ilintilidir.Bunlar belli başlı
Dionysos,Adonis,Attis,Osirs’tir.

Geleneksel Türk Tiyatrosunun kısaca tanımı :
Geleneksel Tiyatro başlığı altında hem köylü tiyatro
geleneğini,hem halk tiyatro geleneğini anlıyoruz.Türk köylüsünün eski bolluk
kuttörenleri ve canlıcılık (animisme) inançlarını sürdürdüğü seyirlik oyunları
zamanla biçim ve öz bakımından değişikliklere uğramasına karşın,günümüze değin
yaşayabilmiştir.Hayvan benzetmeceleri,danslar,kukla,çeşitli doğmaca oyunlar
köylü tiyatrosu geleneğinin içeriğini oluşturur.
Halk tiyatrosu kentlerde oluşmuş olup en önemli türleri
Kukla,Karagöz ve Ortaoyunu’dur.
19.yüzyılda Geleneksel Halk Tiyatrosu,Batı Tiyatrosu ile
birleşim yaparak Tuluat Tiyatrosu’nun ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Gerek köylü tiyatrosu geleneği,gerekse de halk tiyatrosu
geleneği sahnesiz bir tiyatrodur ve yazılı bir metne dayanmazlar.Şarkı,dans,söz
oyunları başlıca niteliklerdir.Güldürü ögesi asaldır,gerçekçi değildir.Açık
biçim,göstermeci,soyutlaştırma gibi belirli yöntemlere dayanır.Kişilerin
karakter niteliği olmayıp hepsi önceden belirlenmiş,kalıplaşmış tiplere
dayanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)