29 Nisan 2013 Pazartesi

Ferhan Şensoy da ki kavuk değil takke




Dümbüllü'nün kavuğu Şensoy'da değil bankada

'Dümbüllü'nün kavuğu kimde?' tartışmalarına son noktayı kızı İpek Çıngay koydu. Ferhan Şensoy'da kavuk değil, 'Kanlı Nigar' oyunundan sonra Münir Özkul'a verilen takkenin olduğunu söyleyen Çıngay, kavuğu banka kasasında saklıyor.
Türk tiyatrosunun en önemli ustalarından İsmail Hakkı Dümbüllü'nün kavuğunun kimde olduğu geçen yılın en ilginç tartışmalarından biriydi. Tartışma, Kel Hasan Efendi'den İsmail Dümbüllü'ye, ondan Münir Özkul'a ve en son da Ferhan Şensoy'a geçen kavuğun kime verileceği ile başladı. Herkes kavuk hakkında çeşitli açıklamalarda bulundu. Önce Şensoy kavuğun kendisinde olduğunu ve kimseye vermeyeceğini söyledi. Ardından Derya Baykal kavuğun kendi dolabında olduğunu iddia etti. Tüm bunlara Ali Poyrazoğlu ve Rasim Öztekin'in olumsuz tepkileri eklendi. İşte tüm tartışmalar sırasında belki de en çok zarar gören İsmail Dümbüllü'nün kızları İpek Çıngay ve Serpil Atalay oldu. SABAH'a konuşan İpek Çıngay, kavuğun babasından ailesine miras kaldığını ve Şensoy'dakinin kavuk değil, 1968 yılında 'Kanlı Nigar' oyununun prömiyerinde Dümbüllü tarafından Münir Özkul'a verilen takke olduğunu söylüyor.

AİLESİNE MİRAS KALDI
Orta Oyunu'nun en önemli isimlerinden ve kavuk geleneğini başlatan Kel Hasan Efendi'den İsmail Hakkı Dümbüllü'ye geçen kavuğun hiçbir tiyatrocuya verilmediğini belirten Çıngay, babasının kavuğunu komik ceketi ile birlikte bir bankanın kasasında saklıyor. Ve 'kavuk bende' diye iddia edenlere şöyle cevap veriyor: "Babamın kavuğu ne Münir Özkul'a verildi ne de ondan Ferhan Şensoy'a geçti. Babam 1968 yılında Arena Tiyatrosu'nda yapılan "Kanlı Nigar" oyununun prömiyerinde Münir Özkul'a çıraklığın nişanı anlamında takkesini hediye etti kavuğunu değil. Babam ölene kadar kavuğunu kimseye vermedi, öldükten sonra da ailesine miras kaldı. Ama sonra Özkul'a verilen bu takke nasıl oldu da kavuk oldu anlamıyorum. Kavuk, Dümbüllü'nün hatırası olarak ailesindedir ve bugüne kadar hiçbir sanatçıya verilmemiştir. Aksini iddia edenlere en büyük kanıtım 1973 yılında babamın cenazesi sırasında kendi vasiyeti üzerine tabutunun üstüne konan kavuğudur. 1968'de Özkul'a geçtiği iddia edilen kavuk, 1973'te tabutun üzerine nasıl geldi? Ayrıca oğlum Ufuk Çıngay'ın dedesinin kavuğu ile çektirdiği fotoğrafları var. Bunların hepsi 1968'den sonra oldu."

ALAYCI YAKLAŞIM
En çok Rasim Öztekin ve Ali Poyrazoğlu'na kırıldığını belirten İpek Çıngay, hem Geleneksel Türk Tiyatrosu'na hem de İsmail Dümbüllü'ye saygısızlık yapıldığını söylüyor. Geçmişine saygısı olmayan sanatçıların, kavuk ile ilgili fikir yürütmesinden büyük rahatsızlık duyduğunu belirten Çıngay, "Babam öleli 32 sene oldu, ben konuşacak olsaydım bu zaman kadar konuşurdum. Ama ben kavuğu pazarlamıyorum. Kavuk ile ilgili ileri geri konuşanlar daha orta oyunu oynamasını, tuluat yapmasını dahi bilmiyor. Rasim Öztekin kavuğun Dümbüllü'nün malı olmadığını söyledi. Hele Ali Poyrazoğlu'nun "Ben de donumu veriyorum" gibi alaycı bir tarzla olaya yaklaşmasını asla yakıştıramıyorum. Dümbüllü'ye laf söylemek kimseye bir şey kazandırmaz. Bu olaylar sırasında sadece Erol Günaydın bizim yanımızdaydı. Bu kavuk önce Kel Hasan Bey sonra da babam tarafından 60 yıl onurla taşınmıştır. Türk tiyatrosunun en büyük sembolü hakkında bu şekilde konuşan tiyatrocuların kendi geçmişine saygısı yoktur. 'Orta oyunu biz daha güzel oynarız', '100 tane kavuk bastırdık' diyenler oldu. Ama hangisi oynayabildi. Bunlar sanatçıyım dile geçinenler. En acısı da 'kavuk bende' diyenlerin hiçbiri babamın ölüm gününde meydanda yok. Hatta bugün Kel Hasan Beyin, Halide Pişkin'in mezarının yerini bile bilmiyorlar " diyor.

Mehmet Esen'in kısaca hayatı




Mehmet Esen (d. 1958, İstanbul), Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu, yönetmen.

Sahnede izlediği Münir Özkul'dan etkilenerek Cihangir İlkokulu'nda sahneye koyup sergilediği tek kişilik oyunuyla sanat hayatına yatkınlığı ortaya çıkan Esen, Ankara Lisesi'nde okurken, tiyatroya olan ilgisini sürdürdü. Öğrencilik yılarında Ankara Deneme Sahnesi'nde eğitim alıp, aynı yerde kadroya girerek, kurs arkadaşı Altan Erkekli ile ilk oyunu Bozkır Dirliği`nde rol aldı. O yıllarda amacı AST bünyesine katılmak olsa da; Küçük Sahne'de yollarının kesiştiği ve sonradan "Dünyanın en önemli oyuncularından, usta, insan" şeklinde tanımladığı Erkan Yücel aracılığı ile Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu'na (DAST) girdi. DAST sürecinde, işkence, gözaltı ve kötü davranışlara maruz kaldı. Bir süre sonra İnşaatlarda çalışarak kazandıkları parayla Ankara Halk Tiyatrosu'nun oluşumunu gerçekleştirmişlerse de, Haldun Taner'in yönlendirmesiyle; İstanbul'a geçti.
Münir Özkul'un yönetmenliğinde çalıştı. 12 Eylül'de tutuklanarak 11 ay cezaevinde kaldı. Önemli sağlık sorunları yaşayıp kalp ameliyatı geçiren sanatçı, "Ustamdır" dediği Genco Erkal'la tanışmasının ardından Dostlar Tiyatrosu'nda oynadı. Erkan Yücel`in ölümünden aşırı derecede etkilenerek sanat yaşamına 4 yıl ara verdi. Daha sonra 1986'da sinemaya dönerek film deneyimleri yaşadı. Dönemin İzmir valisi Nevzat Ayaz'ın desteğiyle pasaport yasağını delerek Almanya'ya gitti ve Tiyatrom oluşumuna katıldı. Sanatçı Kerim Afşar'ın, Suçlular ve Suçsuzlar oyununda kendisine başrol vermesiyle büyük başarı elde etti, Avrupa ülkelerini dolaşarak oyunu sergiledi. 1990'da oyunlarında doğaçlama uygulamaya başladı ve büyük ilgi gördü. Oyunculuğunun yanı sıra senaryo çalışmaları yapıyordu.
1991 yılında psikiyatr Julia ile evlendi, bu evlilikten bir çocuk sahibi oldu. 1997'de yine Almanya'ya giderek Theater Forum'da (Berlin) tiyatro çalışmaları yaptı. Bir dönem Levent Kırca tiyatrosunda da rol aldı. Bir roman çalışması, sinema projeleri ve tiyatro çalışmalarını, oyuncu ve yönetmen olarak sürdürüyor.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Yaşar Ayvacı'nın kısaca hayatı


1974 yılında İstanbul da doğan Yaşar Ayvacı İstanbul Büyük Şehir Belediyesi sahne sanatları merkezinde oyunculuk mezunudur.İlk olarak 1991 de kendi yazdığı skeçlerle sahneye çıktı. 1996 senesinde İstanbul büyük şehir belediyesi gösteri sanatları merkezinde, oyunculuk ve yazarlık eğitimi aldı. Bugüne kadar çeşitli tiyatrolarda çalışan Yaşar Ayvacı 2001 senesinde gölge oyuncular isminde bir tiyatro topluluğu kurdu. aynı sene sahnelenmiş ilk oyunu "Tek Gerçek" ulvi alacakaptan yönetiminde sahneye kondu. 2006 senesinde barış kahramantürk'le beraber kurdukları tiyatro karavan' la turneye çıkıp anadolu'nun her yerine tiyatro götürdüler.2012 yılında yine kendi yazdığı "meddah tuzsuza karşı' oyunu ile Sümer Tilmaç yönetiminde anadolu'nun en ücra yerlerine gittiler. Geleneksel türk tiyatrosuna özel ilgisi olan Yaşar Ayvacı meddah olarak sahneye çıkmaktadır. Yaşar Ayvacı halen bir yapım firmasında metin yazarlığı, oyunculuk, karagöz hacivat seslendirmesi ve ayrıca bir tiyatro okulunda geleneksel türk tiyatrosu öğretmenliği yapmaktadır.

Geleneksel Türk Tiyatrosu Hocam Yaşar Ayvacı'dan kısa bir meddah gösterisi

meddah - yeşil tv ekibinden yaşar ayvacı | izlesene.com

Halit Akçatepe'nin Oynadığı tiyatro oyunları ve filmler



Oynadığı Tiyatro Oyunları

Tıpkı sen tıpkı ben
Töre
Rosenbergler Ölmemeli

Oynadığı Filmler

Krem (dizi) (2012)
Leyla ile Mecnun (dizi) (2011)
Geniş Aile (2009)
Aile Reisi (2009)
7 Kocalı Hürmüz (2009)
Vurgun (2008)
Genco (2007)
Yalan Dünya (2007)
Hakkını Helal Et (2007)
İki Aile (2006 - 2008)
Sevda Çiçeği (2006)
Hababam Sınıfı Üç Buçuk (2005)
İki Arada Aşk (2005)
Cumbadan Rumpaya (2005)
Beşinci Boyut (2005)
Müyim Olan Aşkımız (2005)
Hababam Sınıfı Askerde (2004)
Büyük Buluşma (2004)
Canım Annem (2004)
Avrupa Yakası (2004)
Yeşilçam Denizi (2003)
Şapkadan Babam Çıktı (2003)
Hababam Sınıfı Merhaba (2003)
Vaka-i Zaptiye (2002)
En Son Babalar Duyar (2002)
Çılgın Bediş (2001)
Siyah Cennet (2000)
Tersine Dünya (2000)
Konu Komşu (1999)
Eltiler (1997)
Hoşçakal İstanbul (1996)
Hayri Beyin Son Aşkı (1993)
Oyun İçinde Oyun (1993)
Şaban İle Şirin (1995)
Çatı (1995)
Kaygısızlar (1994)
Şaban Askerde (1993)
Yazlıkçılar (1993)
Anasının Kızı (1992)
Sürgün (1992)
İnsanlar Yaşadıkça (1989)
Bizimkiler (1989)
Kötü Kader (film)Kötü Kader (1987)
Büyük Koşu (1987)
Karımın Gölgesi (1987)
Keko Aptallar Çetesi (1986)
Keriz (1985)
Şen Dul Şaban (1985)
Şaban Papucu Yarım (1985)
Adile Teyze (1982)
Umut Dilencisi (1982)
Buyurun Cümbüşe (1982)
Dört Geline Dört Damat (1981)
Talih Kuşu (1981)
Renkli Dünyalar (1980)
Dokunmayın Şabanıma (1979)
Evlidir Ne Yapsa Yeridir (1978)
Hababam Sınıfı Tatilde (1977)
Şabanoğlu Şaban (1977)
Gülen Gözler (1977)
Bülbül Ailesi (1976)
Hababam Sınıfı Uyanıyor (1976)
Süt Kardeşler (1976)
Tantana Kardeşler (1976)
Şoför Mehmet (1976)
Lüküs Hayat (1976)
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı (1975)
Merhaba (1975)
Hababam Sınıfı (1975)
Ah Nerede (1975)
Üç Ahbap Çavuşlar (1975)
Şaşkın (1974)
Köyden İndim Şehire (1974)
Salak Milyoner (1974)
Evet mi Hayır mı? (1974)
Kanlı Deniz (1974)
Mavi Boncuk (1974)
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1974)
Canım Kardeşim (1973)
Tarkan: Güçlü Kahraman (1973)
Yalancı Yarim (1973)
Oh Olsun (1973)
Ömer Hayyam (1973)
Umut Dünyası (1973)
Sevilmek İstiyorum (1973)
İyi Döverim Kötü Severim (1972)
Tarkan: Altın Madalyon (1972)
Üç Sevgili (1972)
Sev Kardeşim (1972)
O Ağacın Altında (1972)
Tatlı Dillim (1972)
Feryat (1972)
Bir Varmış Bir Yokmuş (1971)
Üç Arkadaş (1971)
Köprüaltı Çocukları (1953)
Hayat Acıları (1951)
Güldağlı Cemile (1951)
İstiklal Madalyası (1948)
Bir Dağ Masalı (1947)
Karanlık Yollar (1947)
Senede Bir Gün (1946)
Günahsızlar (1944)
Dertli Pınar (1943)

Halit Akçatepe'nin kısaca hayatı



1 Ocak 1938'de Ünye'de doğan Akçatepe, Refik Halit Karay Mektebi'nden sonra Konservatuvar eğitimi almaya başladı. İlk filmini 1943'te 5 yaşındayken çekti. Daha sonra İlkokul sıralarında ders görmeye başladı. Saint Benoit Fransız Lisesi'nden mezun oldu. 1959'da Rasattepe'de 1,5 yıl askerlik görevini yaptı. 1975'te Ah Nerede Vah Nerede filmiyle şöhreti yakaladı. 1963'te Yasak, Gündoğarken, Semaya baktım Seni Gördüm filmlerini çekti. 1975'te Hababam Sınıfı adlı filmindeki Güdük Necmi tiplemesiyle Türk sinemasına adını yazdırmıştır.
Usta oyuncunun babası Sıtkı Akçatepe ve annesi Leman Akçatepe'de Türk Sinemasında birçok yapımda rol almış oyunculardır. Özellikle Babası Sıtkı Akçatepe, Hababam Sınıfı film serisinde oynadığı Paşa Nuri tiplemesiyle tanınmaktadır. Babası Sıtkı Akçatepe annesi tarafından Osmanlı İmparatorluğu'nun Lale Devri Sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın torunudur.

Münir Özkul'un kavuğu Ferhan Şensoy'a devredişi

İsmail Dümbüllü ve Vahi Öz

Ferhan Şensoy'un kısaca hayatı




Kavuğun şimdiki sahibi olan usta oyuncu Ferhan Şensoy'un kısaca hayatı :

1951'de Samsun'un Çarşamba ilçesinde doğan Ferhan Şensoy'un annesi Müjgan Şensoy ilkokul öğretmeni, babası Yusuf Cemil Şensoy ise tüccar ve o dönem Çarşamba Belediye Başkanıdır.
İlk öykü ve şiirleri Yeni Ufuklar ve Soyut dergilerinde 1969 yılında yayımlanan Şensoy'un, yazdığı skeçler de Devekuşu Kabare'de 1970 yılında oynanmaya başladı.
Galatasaray Lisesi'nde de bir süre okuyan Şensoy, 1970 yılında Çarşamba Lisesi’nden mezun oldu.
1971 yılında Grup Oyuncuları çatısında ilk profesyonel oyunculuk deneyimini yaşayan Şensoy, 1972-1975 yılları arasında Fransa ve Kanada'da tiyatro eğitimine ve çalışmalarına Jerome Savary, Andre-Louis Perinetti gibi isimlerle devam ederken Montreal'de Ce Fou De Gogol adlı oyunuyla 1975'te En İyi Yabancı Yazar ödülünü aldı. Yine Montreal’de Theatre De Quatre - Sous’da da, yönetmenliğini yaptığı, Harem Qui Rit isimli müzikalde oynadı. Aynı yıl Türkiye'ye döndü.
Türkiye'ye dönmesinin ardından, 1976’da Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda, yazarlığını da yaptığı Dur Konuşma Sus Söyleme adlı oyunda rol alan Şensoy, Türk Yazarları Tiyatrosu’nda da oyunculuk ve yönetmenlik yaptı.
Aynı sene ilk televizyon skeçlerini yazmaya başlayan Şensoy, Ali Poyrazoğlu'yla beraber rol aldığı bu skeçlerin birinde, bir garson rolüyle ilk kez televizyona çıktı.
Nisa Serezli - Tolga Aşkıner Tiyatrosu'nda oyunculuk yapan Şensoy yine 1976 senesi içinde, TRT’ye ve Devekuşu Kabare Tiyatrosu'nda çeşitli skeçler yazdı.
1978’de, ilk kitabı Kazancı Yokuşu’nun yayınlanmasının ardından, yönetmenliğini Temel Gürsu’nun yaptığı Kızını Dövmeyen Dizini Döver ile ilk kez bir film çalışması yapan Şensoy, aynı yıl Mete İnselel ile Anyamanya Kumpanya Tiyatrosu’nu kurdu ve kendi eseri olan, İdi Amin Avantadan Lavanta oyununda rol aldı ve yönetmenlik yaptı.
Yine 1978'de, yazdığı Bizim Sınıf adlı televizyon dizisi ikinci bölümden sonra öğretmenlerin manevi şahsiyatını tezyif ettiği gerekçesiyle TRT'de yasaklandı. Daha sonra Bizim Sınıf, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nda sahnelenecekti. Oyuncu olarak katıldığı Evdekiler ve Giyim Kuşam Dünyası televizyon dizileri de yayından kaldırıldı. O sene, Anyamanya Kumpanya’dan ayrılan Şensoy, daha sonra Ayfer Feray Tiyatrosu’na geçti ve oyunculuğa burada devam etti.
1979'da, TRT'de, kendi yazdığı Sizin Dershane dizisinde oyunculuk yapan Şensoy, Ayfer Feray Tiyatrosu’nda da yine kendi yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı Hayrola Karyola oyununda rol aldı.
Stardust Gece Kulübü’nde, yazdığı Dedikodu Şov isimli bir kabare gösterisini, Adile Naşit, Perran Kutman, Pakize Suda, Sevda Karaca ve İstanbul Gelişim Orkestrası'yla sahneleyen Şensoy, aynı kulüpte, Arda Uskan’ın yazıp, Fuat Güner'in müziklerini yaptığı Kukla ve Kuklacı Kabare gösterilerinde rol aldı.
Ferhan Şensoy, 1988'de oyuncu Derya Baykal ile evlendi, 1989'da kızı Müjgan Ferhan, 1990'da Neriman Derya doğdu.
Ortaoyuncular adıyla, kendi tiyatrosunu kurdu. 14 Mart 1980'de Harbiye'de, Yapı Endüstri Merkezi Salonu’nda ilk kez perdelerini açan ve 50'yi aşkın oyunun oynandığı Ortaoyuncular’ın bünyesinde, Nöbetçi Tiyatro (Nöbetçi Oyuncular) adlı bir gençlik grubu kurarak, yeni tiyatro sanatçılarının yetiştirilmesine katkıda bulundu.
Şahları Da Vururlar oyununda yönetmen ve oyuncu olarak yer alan Şensoy’un, Fuat Güner'le birlikte müziklerini de yaptığı oyunu, Avni Dilligil Jüri Özel Ödülü ve Dergi-13’ün, En Başarılı Oyun Ödülü’ne layık görüldü. Kenter Tiyatrosu'nda dört haftalık gösteriden sonra, Ortaoyuncular, Şahları Da Vururlar’ı, 10 Kasım 1980'de taşındıkları Beyoğlu'ndaki Küçük Sahne'de sahnelemeye devam etti.
1981'de, Parasız Yaşamak Pahalı’yı yazan ve Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyununu yazan ve yöneten Şensoy, Fuat Güner ve Özkan Uğur'un müziklerini yaptığı oyunda, Zeliha Berksoy'la beraber rol aldı. Şahları Da Vururlar, oyunun gösterileri sürerken, Ortaoyuncular Yayınları'nın ilk kitabı olarak yayınlandı.
Şensoy, Küçük Sahne'nin 30.yılı dolayısıyla, Suzan Uztan ve Mücap Ofluoğlu'nu Ortaoyuncular’a konuk ederek, Aleksiev Arbuzov’un Eski Moda Komedya’sında oynadı. Ofluoğlu'nun sahneye koyduğu oyunun dekorunu yapan Şensoy’un oyundaki performansı kendisine, Tiyatro-81’in, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü getirdi.
1982'de, Afitap'ın Kocası İstanbul kitabının yayınlanmasının ardından, Nöbetçi Tiyatro (Nöbetçi Oyuncular)'da Friedrich Dürrenmatt'ın Büyük Romülüs oyununu, En Büyük Romülüs Başka Büyük Yok adıyla sahneye koydu. Ayrıca kendi eseri Kiralık Oyun’u yönetti, oyunun müziklerini yaptı ve rol aldı.
1983'te, Harbiye Orduevi'nde askere alınan Şensoy, Çorlu'nun Ulaş köyüne asker olarak gitti. Bertolt Brecht'in, 7 şiirinden yola çıkarak yazdığı, Anna'nın Yedi Ana Günahı’nı yöneten Şensoy, Fırıncı Şükrü, Deli Vahap, Nuri ve Ötekiler oyununu yazdı ve yönetti.
1984'te, Nöbetçi Tiyatro’da, Afitap'ın Kocası İstanbul’u sahnelemesinin ardından, İstanbul'u Satıyorum oyununu yazan Şensoy, askerliği bitince Şahları Da Vururlar’la yeniden sahneye çıkmaya başladı. O sene kendi yazdığı Köşedönücü adlı televizyon dizisinde oynayan Şensoy, yeniden yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı, Hayrola Karyola oyununda sahneyi, Nurhan Damcıoğlu ile paylaştı.
1985'te, Aristofanes’ten Eşek Arıları’nı yeniden yazan Şensoy, oynadığı oyunu yönetirken, Köşedönücü filminin senaryosunu yazdı ve yönettiği filmde oynadı. Daha sonra, Nöbetçi Tiyatro’da bir Anton Çehov kurgusu olan, Çehov'lardan Bir Demet’i sahneye koydu.
1986 yılında yayınlanan Gündeste kitabının ardından, Karl Valentin'in skeçleri ve yaşamından yazdığı ve yönettiği, İçinden Tramvay Geçen Şarkı oyununda, sahneyi Hümeyra ve Grup Gündoğarken ile paylaştı. Aynı sene, yazdığı Şey Bey televizyon dizisinde de oynayan Şensoy, Parasız Yaşamak Pahalı adlı oyununu film senaryosu olarak yeniden yazdı ve yönetmenliğini yaptığı filmi çekti. Senaryosunu yazıp oynadığı, Bir Bilen filmini de yöneten Şensoy’un o sene, Ayna Merdiven adlı bir kitabı daha yayınlandı.
1986'da yazıp yönettiği Muzır Müzikal adlı müzikal, tepki ile karşılaştı. 7 Şubat 1987 günü oyunun 77. gösterisinden sonra, sahnelendiği Şan Tiyatrosu şüpheli bir biçimde yandı. Grup Lokomotif, Derya Baykal, Bülent Kayabaş, Sevil Üstekin ve Tarık Papuçcuoğlu’nun sahne aldığı oyun yüzünden mahkemeye verilen Şensoy, 21 gün hapis cezasına çarptırıldı.
Muzır Müzikal’in son bulmasının ardından tek kişilik bir gösteri olan Ferhangi Şeyler’de oynayan Şensoy, daha sonra Varsayalım İsmail adlı yazıp yönettiği televizyon dizisindeki performansıyla, Nokta’nın Doruktakiler ödülünün sahibi oldu.
1988'de, kendisine Ulvi Uraz Ödülü ve Sanat Kurumu Ödülü’nü getiren, İstanbul'u Satıyorum oyununu yeniden yazdı ve müziklerini yaptı. Münir Özkul ve Erol Günaydın'ın katılımıyla oynanan oyunun yönetimini de üstlendi.
İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda, Haldun Taner'in Keşanlı Ali Destanı'nı sahneye koyan Şensoy, o sene, Anca Visdey'in Don Juan ile Madonna oyununu Fransızca’dan çevirdi. Yönettiği oyunda, Derya Baykal'la sahneyi paylaşan Şensoy, daha sonra Baykal’la hayatını birleştirdi. Düşbükü kitabını yayınladı.
1988 yılında yazdığı Soyut Padişah oyununu yazan Şensoy, 1989’da yönetmenliğini yaptığı oyunda rol aldı. İstanbul'u Satıyorum ve Ferhangi Şeyler gösterileri sürerken Şensoy, Avni Dilligil Ödülü, İsmail Dümbüllü Ödülü, Nasrettin Hoca Mizah Ödülü, Kültür Bakanlığı Jüri Özel Ödülü, Heygirl Dergisi Yılın Oskarları gibi ödüllerin sahibi oldu.
1989'da yönetmenliğini Yavuz Özkan'ın yaptığı Büyük Yalnızlık filminde Sezen Aksu ile birlikte oynadı. Aynı yıl Kel Hasan Efendi'den günümüze gelen Ortaoyuncuları Kavuğu’nu Münir Özkul'dan devralan Şensoy, tarihi Ses Opereti’ni onardı ve Ses 1885 adıyla açtı. Sahnenin onarılmasının ardından Ortaoyuncular, Soyut Padişah’ı oynadıkları Küçük Sahne’den Ses 1885’e taşındılar.
1990'da, Pierre Henri Cami’nin yaşamı ve yapıtlarından yola çıkarak yazdığı Yorgun Matador’u yönetti.
1991 senesinde, Ünye'li amatör yazar Cihan Öksüz’ün skeçlerinden oluşturduğu, Aşkımızın Gemisi Fındık Kabuğu oyununda yönetmenlik ve oyunculuk yapan Şensoy’un İstanbul'u Satıyorum adlı eseri, Tomris Uyar tarafından İngilizce’ye çevrildi.
Aynı sene, Güle Güle Godot’yu ve Show TV için yaptığı, Varsayalım İsmail dizisini yeniden yazan Şensoy, yayınlanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı kitabı ile birkez daha Nokta Dergisi’nin Doruktakiler Ödülü’nü kazandı.
1992’de, İngilizce Bilmeden Hepinizi I Love You kitabı yayınlanan ve yazdığı ve yönettiği, Fikret Kızılok'un müziğini yaptığı, Köhne Bizans Operası’nda oynadı. Ferhangi Şeyler, Sidney ve Melbourne'de sergilenirken, Güle Güle Godot gösterileri devam etmekteydi.
1993’te, yeniden yazdığı Parasız Yaşamak Pahalı oyununu sehneye koyan ve Alper Maral ile birlikte müziklerini yapan Şensoy, Şu Gogol Delisi adlı oyununu Türkçe olarak yeniden yazdı. Avni Dilligil En Özgün Oyun Ödülü alan oyun Derya Baykal’a, Avni Dilligil En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getirirken, Canan Göknil’e de, Avni Dilligil En İyi Giysi Ödülü’nü getirdi.
Güle Güle Godot ve Denememeler aldı iki kitabı yayınlanan Şensoy’un, Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı oyunu amatör bir Türk tiyatro topluluğu tarafından New York'ta sergilendi.
Devam eden Ferhangi Şeyler gösterileriyle, Altın Objektif Ödülü’ne layık görülen Şensoy bu dönemde, atv’de Kaybet-Kazan isimli bir yarışma programının sunuculuğunu yaptı.
1994 senesinde, kiraladığı bir gemiyi yüzen tiyatroya dönüştüren ve İçinden Dalga Geçen Tiyatro adını verdiği bu geminin tiyatro salonunda, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Seyircili Seyir Defteri adlı yönetmenliğini kendi yaptığı oyunda oynayan Şensoy, aynı geminin 2. katındaki barda, gece 24:00'den sonra, Kırkambar-Gece Tiyatrosu kabare gösterisini sergiledi. Perdesini Kuruçeşme'de açan, daha sonra demir alarak Fenerbahçe'ye giden bu yüzen tiyatro projesi, Ferhan Şensoy’a İsmail Dümbüllü Ödülü’nü getirdi.
Kanal D televizyonunda, Bağımsız Federe Ferhan Şensoy Televizyonu isimli haftalık bir program yapan Şensoy’un Güle Güle Godot adlı eseri, Paris'te amatör bir tiyatro topluluğu tarafından Fransızca’ya çevirerek, Adieu Godot ismiyle oynanırken, Hayrola Karyola oyunu da, Yugoslavya'da Prizren Kültürevi Türk Tiyatrosu’nda oynandı. Aynı sene Amsterdam'da bir Türk tiyatro topluluğu tarafından oynanan Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı ve Parasız Yaşamak Pahalı oyunları daha sonra da, Amsterdam Deneme Sahnesi Topluluğu tarafından sahneye kondu.
Haneler oyununu yeniden yazan ve Antalya Devlet Tiyatrosu’nda sahneleyen, daha sonra da, Anca Visdey’nin Femme-Sujet isimli oyununu, Fransızca’dan Türkçe’ye, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri adıyla çeviren Şensoy, Altın Frekans Ödülü’nü kazandı.
1995 senesinde, Flash TV'de Akşam Traşı isimli canlı yayın bir söyleşi programına başlayan ve yazıp yönettiği Üç Kurşunluk Opera’da oynayan Şensoy, yazdığı ve müziklerini yaptığı, Felek Bir Gün Salakken adlı tek kişilik oyununun dünya prömiyerini Çarşamba’da yaparak, bir Anadolu turnesiyle oynamaya başladı. 82 kez Anadolu’da sergilenen ve 1.Uluslararası Maşusa Kültür ve Sanat Festivali’ne katılan oyun, 84. perdesini İstanbul'da açtı.
Kanal D için Boşgezen ve Kalfası isimli televizyon dizisini yazan Şensoy, yönettiği oyunu, o sene Kültür Bakanlığı’nın En İyi Topluluk Ödülü’nü alan Ortaoyuncular’la birlikte oynadı.
1996’da, Şensoy’un Ferhangi Şeyler adlı oyunu, Stuttgart, Duisburg, Bochum, Berlin, Wuppertal, Köln, Nürnberg, Münih, Frankfurt, Hamburg, Amsterdam ve Zürih'de sergilendi.
Kaplama Alanı Dışında isimli film senaryosunu yazan ve Oteller Kitabı adlı eseri yayınlanan Şensoy’un, yayınlanmamış kitabı, Gecedeste’den Numarasız Sayfalar, Öküz Dergisi’nde yayınlandı.
Daha sonra Cumhuriyet Gazetesi'nin haftalık mizah eki Dinozor’da yazmaya başlayan ve Güle Güle Godot oyunu Huroman Nevruzova’nın çevirisiyle Rusya'da yayınlanan tiyatrocunun 1989’de onardığı Ses 1885, statik sorunlardan ötürü kapandı. Bu ikinci onarım döneminde Ortaoyuncular, yurt içi, yurt dışı ve İstanbul'un değişik semtlerinde turnelere çıktılar.
1997’de, Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri’nin Londra'da iki kez sergilenmesinin ardından, Haldun Taner'in, düz yazı, öykü, skeç ve şarkılarından, Haldun Taner Kabare isimli bir oyun kurgulayan ve Derya Baykal’ın sahneye koyduğu oyunda rol alan Şensoy, o sene 11 Aralık'ta, kendisine En Başarılı İletişimciler Ödülü ve En İyi Deneme Yazarı Ödülleri’ni getiren Ferhangi Şeyler gösterisini 1266. kez sahneleyerek, onarımı tamamlanan Ses 1885’i yeniden açtı.
1998’de, Falınızda Rönesans Var adlı bir kitabı yayınlanan Şensoy, yazdığı Çok Tuhaf Soruşturma adlı oyunun sahneye koydu. Amsterdam ve Brüksel'de sergilenen Ferhangi Şeyler, Münih, Köln, Stuttgart, Essen, Frankfurt, en:Den Bosch, Sidney ve Melbourne’da sergilenen Felek Bir Gün Salakken de, 400. gösterisine ulaştı.
1999 senesinde, eşi Derya Baykal için, Şu An Mutfaktayım adlı tek kişilik kadın oyununu yazan Şensoy, Haziran 1999'da Ayın İletişimcisi Ödülü’nün sahibi olurken, Ferhangi Şeyler, Londra, Magosa, Washington, New York, Montreal ve Toronto’da sergilenerek 1350. gösterisine ulaştı. Cine 5 için yazıp yönettiği ve müziklerini yaptığı, Ferhan Şensoy T.V. isimli tek kişilik bir televizyon programı hazırlayan Şensoy, Oyun Atölyesi’nde Steven Berkoff’un, Dolu Düşün Boş Konuş isimli oyununu sahneye koydu ve oyunun sahne dekorlarını yaptı.
2000’de, Anton Çehov’un eseri Vişne Bahçesi’ni, çağdaş bir Karadeniz öyküsü şeklinde, Fişne Pahçesu – Çehov Lazdur Laz Kalacaktur adıyla kendi üslubuyla baştan yazan Şensoy, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu oyunun dekorunu da yaptı. O sene, Ferhangi Şeyler oyunu 1400. ve Felek Birgün Salakken oyunu 450. gösterilerine ulaşan Şensoy, Avni Dilligil En İyi Yönetmen Ödülü’nü aldı.
2001’de, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu ve kızları Müjgan Ferhan Şensoy ve Neriman Derya Şensoy’un profesyonel oyunculuğa ilk adımı attıkları, Sahibinden Satılık Birinci El Ortaoyunu’nu yazan ve yöneten Şensoy, oyunun dekorunu da kendisi tasarladı. Bu oyunla Avni Dilligil En İyi Yazar Ödülü’ne layık görülen Şensoy, Radio Contact’da Radyostrofobi adlı bir radyo programı yapmaya başladı.
Aynı sene, Terakki Vakfı Onur Ödülü’nün sahibi olan ve özgeçmişini yazdığı romanı, Kalemimin Sapını Gülle Donattım yayınlanan Şensoy, kendi yazdığı ve Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu, Kökü Bitti Zıkkım Zulada oyunununun dekor ve kostüm tasarımlarını yaptı. Tek kişilik Ferhangi Şeyler oyunu Londra’da ikinci kez sergilenenerek 1447. gösterisine ulaşan ve Unima Geleneksel Türk Tiyatrosu’na Hizmet Ödülü’nü alan Şensoy’un, Güle Güle Godot oyununun bir bölümü Adieu Godot ismiyle, Nicole Gagnon’un çevirisiyle Fransa’da, De L’Adriatique a la Mer Noire isimli bir oyun antolojisinde yayınlandı. Soyut Padişah oyunu da, Konya Devlet Tiyatrosu’nda Nur Subaşı’nın rejisiyle sahnelendi.
2002’de, Ortaoyuncular’la sahneyi paylaştığı, Kahraman Osman isimli oyununu yazan Şensoy, Rum Memet isimli öykü kitabının yayınlandığı 2002 senesinin Kasım ayında, Biri Bizi Dikizliyor adlı oyunu yazdı. Ortaoyuncular’la beraber oynadığı oyunun dekor ve kostümünün tasarımını da yapan Şensoy, o sene Sanat Kurumu En İyi Yazar Ödülü ve Afife Jale - Muhsin Ertuğrul Ödülü’nün Sahibi oldu.
Şensoy’un, İngilizce Bilmeden Hepiniz I Love You adlı kitabı, Nicole Gagnon tarafından Fransızca'ya çevrilerek, Montreal’de Fransizca – Türkçe olarak, Bizim Anadolu Dergisi’nde, parçalar halinde yayınlandı. Ferhangi Şeyler, Amsterdam ve Rotterdam’da da sahnelenerek, 1495. gösterisine ulaşırken, Felek Bir Gün Salakken adlı eseri de, 496. gösterisine ulaştı.
2003’te, Beni Ben mi Delirttim isimli oyunu yazan Şensoy, bu oyunda sahneyi, Ortaoyuncular ekibinden Elif Durdu ve Ali Çatalbaş ile paylaştı. Kabaremajör adıyla bir kabare gösterisi yazan Şensoy, daha sonra yazdığı Dün Gece Ormanda Çok Komik Bi Şey Oldu adlı gösteriyi, Ortaoyuncular’la Maslak Park Orman’da, özgün bir ortamda sahneye koydu.
Kitaplık Dergisi’nde denemeler yazmaya başlayan Şensoy, Ferhantoloji adlı kitapta kendisine ait tüm eserlerinden seçtiği çeşitli parçaları topladı.
2004’te, Tayfun Güneyer'in Şans Kapıyı Kırınca adlı filminde rol alan oyuncu, Ortaoyuncular’la sahneye koyduğu, dekor ve kostümünü yaptığı ve oynadığı Uzun Donlu Kişot isimli bir oyun yazdı. Aynı sene, Derya Baykal’dan boşanan Şensoy, yönetmenliğini Mert Baykal’ın yaptığı, senaryosu kendine ait olan, Pardon isimli filmde oynadı. Türsak Onur Ödülü’nün sahibi olan Şensoy, Fevzi Tuna’nın yönettiği, Aktör Eskisi isimli televizyon filminde rol aldı. Viyana, Brüksel, Rotterdam, Arnem ve Almelo’dakiler dahil 1530 kez sahnelenen, Ferhangi Şeyler’in ve 506. kez sahnelenen Felek Birgün Salakken’in yazar yönetmen ve oyuncusu Şensoy, o sene Nokta Dergisi'nin ve Doruktakiler ödülünün sahibi oldu.
2005’te, Eşeğin Fikri, Hacı Komünist ve Elveda SSK adlı üç kitap yayınlayan Şensoy, Deneme Sahnesi 35. Yıl Ödülleri’nde, En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nün sahibi oldu. Eski oyunlarından, Kiralık Oyun’u, Ortaoyuncular’ın 25. yılı dolayısıyla tekrar sahneye koyan Şensoy, aynı sene, Nasrettin Hoca Altın Eşek Gülmece Ödülü’nün de sabibi oldu. Beni Ben mi Delirttim adlı oyunu, Insbruck ve Bregenz'dekiler dahil olmak üzere, 203. kez sehnelendi.
2006’da Pardon filmiyle Mizah Üretenler Derneği’nin en iyi senaryo ödülünü alan ve kendi yazdığı Aşkımızın Son Durağı isimli oyununu, Ortaoyuncular’la sahne koyan Şensoy’un, Beni Ben mi Delirttim oyunu, Sidney ve Melbourne’da da gösterilere başladı.
2007’de Fername isimli tek kişilik oyununu yazdı, oynadı ve dekorunu yaptı, bu oyunuyla İsmet Kuntay En İyi Oyun Yazarı ödülünün sahibi oldu. 10 yıl sonra yeniden Ortaoyuncuların amatör kolu Nöbetçi Tiyatro’ya sınavla öğrenci almaya başladı. Elveda SSK kitabiyla Altın Sayfa Son Beş Yılın En İyi Mizah Kitabı ödülünü aldı. 2007 sonunda Ferhangi Şeyler 1603., Beni Ben mi Delirttim? 235.Kiralık Oyun 181., Aşkımızın Son Durağı 83. gösterisine, Anadolu'nun her bölgesinde ve yurt dışında Nürnberg, Ludwigshafen Festivali, Hamburg, Gent, Deventer ve Amsterdam'da sergilenen Fername 133. gösterisine ulaştı.
2008'de M. Uğur Yagcıoğlu'nun senaryosunu yazıp yönettiği Son Ders: Aşk ve Üniversite filminde oynadı. Daha önce TV dizisi olarak yazdığı Boşgezen ve Kalfası'nı tiyatro oyunu olarak yeniden yazdı, Nefrin Tokyay'ın katılımıyla, Ortaoyuncular’la sahneye koydu ve oynadı. Karagöz ile Boşverin Beni kitabı yayınlandı. Ferhangi Şeyler 1624., Beni Ben mi Delirtttim? 242., Lefke, Girne ve Gazimağusa'da da sergilenerek Fername 213., Aşkımızın Son Durağı 91., Boşgezen ve Kalfası 36. gösterisine ulaştı.
2009'da 2019 - Bilimsiz, Kurgusal Güldürü oyununu yazdı, yönetti, dekoru, giysileri ve müziği hazırladı. Oyun 24 Ocak'ta Ortaoyuncular ile sahnelenmeye başladı.
9 Mayıs 2009 günü Eskişehir Kültür Merkezi'nde sahneye koyduğu Fername oyununda -mizahi yolla- önceki darbelerden daha çok darbe nedeni bulunduğunu söylediği ve salonun bir kısmının alkışlarla destek verdiği, bir kısmının da salonu terkettiği iddia edilmiş ve haber yapılmıştır.Fakat kısa sürede haberin yanlış olduğu, manipülasyon yapıldığı ortaya çıkmıştır. Şensoy'un ilgili açıklaması şöyledir: "Haber, gerçeği yansıtmamakla kalmayıp suçlayıcıdır. 2006'dan beri sahnelediğim Fername oyununda; 'Daha önce yapılan üç askeri darbe ottan bo.tan sebeplerle yapıldı. Asıl darbe yapmak için geçerli sebepler şimdi var ama darbe yapan yok. Bu ülkenin darbe vakti geldi fakat asker bir şey yapmıyor. 1980'de yapılan darbe sırf Kenan Paşa'nın resim merakından dolayı yapıldı. Darbe yapacaksanız şimdi yapın.' cümleleri oyunun metninde yoktur. Zaten benim üslubum değildir. Bu cümleler, darbelerle alay ettiğim ve sonunda darbe istemediğimi belirttiğim sahneyi Eskişehir'de 232. oyunu izleyen bir sivri zekânın yorumudur. Gene haberde belirtildiği gibi o sahnede ne alkışlama ne de salonu terk eden olmuştur. Bu da söz konusu sivri zekanın aynı zamanda yalancı olduğunu gösteriyor. 295 Eskişehirli izleyici şahidimdir. Darbelerle alay ediyorum elbette ama kendi üslubumla mizah yapıyorum. Sonunda da darbe istemediğimi net olarak belirtiyorum. Zaten benim darbe istemeyeceğimi insanların bilmesi gerek."
2009 yılında, "Yılın En İyi Yapım", "En İyi Yönetmen" ve "En İyi Erkek Oyuncu" dallarında 34. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri'nin sahibi Ses 1885-Ortaoyuncular tiyatrosunun "2019" oyunuyla Ferhan Şensoy oldu.
2010'da "Ruhundan Tramvay Geçen Adam" ve "İşsizler Cennete Gider" oyunlarını yazan Şensoy, bu oyunları yönetti, giysi ve dekorunu yapıp Ortaoyuncular ile sahneledi.
2011 yılında "Aydınlık" gazetesinde haftalık köşe yazıları yazmaya başladı.
Prömiyeri 15 Mart 2012'de yapılan "Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği" oyununu yazdı, yönetti ve Ortaoyuncular'la sahneye koydu.

Haldun Ulvi Alacakaptan'ın kısaca hayatı



Meddahlığın yeni temsilcilerinden ve Bağcılar Belediyesi Tiyatro Okulu (B.B.T.O.) nun Genel Sanat Yönetmeni olan Haldun Ulvi Alacakaptan'ın kısaca hayatı :


İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi Şişli Yüksek Okulu İşletmecilik bölümü'nü bitirdi ve ilk kez 2.sınıfta bir skece çıktı. 1960'ta İstanbul Radyosu Çocuk bölümüne seçildi ve 1967'ye kadar İstanbul Radyosu'nda çalıştı. Ve aynı yıllar arasında oyunlar yönetti ve oynadı. 1969-1971 yılları arasında Dostlar Tiyatrosu sınavını kazandı ve iki yıl eğitim gördü. 1969-1978 yıllarında Dostlar Tiyatrosu’nda Soruşturma Alpagut Olayı Abdülcanbaz Azizname , Sili’de Av Kerem Gibi Havana Duruşması Ortak, Ezenler, Ezilenler, Baş kaldıranlar Düşmanlar , Bitmeyen Kavga Sabotaj Oyunu Devrik Süleyman, İkili Oyun gibi oyunlarda oyunculuk, yönetmen yardımcılığı ve dramaturgluk yaptı.
1978-1980 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’na konuk oyuncu olarak Ayak Bacak Fabrikası'nın başrolüyle katıldı. Ertesi yıl Beş Para Etmez Oyun’da rol aldı, Mahmut Gökgöz’le kurdukları Gönüllü Çocuk Oyunları Kolu için Sakarca’yı yönetti ve başrolünü oynadı. 1980-1984 Ferhan Şensoy’la Ortaoyuncular’ın kuruluşuna katıldı. İlk oyun Şahları da Vururlar’da Şah rolünü belirli aralıklarla dört yıl oynadı. Yine Şensoy'un Şensoy’un Fırıncı Şükrü, Deli Vahap Nuri ve Ötekiler adlı sahne yazısında görev aldı. Kısa bir süre Tuncay Özinel Tiyatrosu’nda Ferhan Bizim Sınıfın'da başrolü üstlendi. 1981-1983 Egemen Bostancı’nın Uluslararası Sanat Gösterileri’nde çalıştı.Gol Kralı Sait Hopşait, Sezen Aksu Aile Gazinosu, Hababam Sınıfı Müzikali Emel Sayın Neşe-i Muhabbet , Neşeli Kuklalar gibi gösterilerde yer aldı. Çatal Matal Kaç Çatal isimli çocuk şenliğinde sahneyi Adile Naşit, Altan Erbulak, Barış Manço gibi isimlerle paylaştı ve gösterinin yönetmenliğini üstlendi, 1985 değistirdiği yaşam biçimine uygun olarak Çağrı Sahnesi’ni kurdu ve İbrahim Sadri’nin Aykırı Gece Karşılamaları adlı ilk oyunun ismini İnsanlar ve Soytarılar olarak değiştirerek sahneye koydu.
1986 Sanat Manata Karşı’da oyuncu,yazar ve yönetmen oldu. 1987 Birlik Sanat Ürünleri A.S, Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1987-2000 Birlik Sanat A.Ş ye bağlı Birlik Sahnesi’nde.... Efendi Hayrettin Süperstar Başkasının Ölümü Dünya Hali Kara Geceler Efendim Garip Ama Türkiye İşte Meydan İşte Şeytan Kanal 900 Günümüz Güldürümüz Meddah ve yardakçıları Kara Gecelerin intikamı Heybe Ceberrut Kaynana , Çalamikrofon isimli oyunları yönetti, oynadı
1994-1997 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür İşleri Daire Başkanlığı’na Gösteri Sanatları Merkezi isimli bir tiyatro okulu kurdu, Genel Sanat Yönetmenliği ve Politik Tiyatro hocalığını üstlendi. GSM de Fetih/Bir Gül Macerası ve N.F. Kısakürek’in Ahşap Konak isimli oyunlarının yönetmenliğini yaptı. Esiktekiler Tiyatro Alaturka ve Büyük Hakikat oyunlarında süpervizör oldu.
1980 yılında ilk sinema hayatına başladı. İlk olarak Talihli Amele filminde oynayan Alacakaptan, bunla yetinmedi ve sinema hayatını daha da ilerleterek, Postacı (1982), Sahibini Arayan Madalya (1987) ve Minyeli Abdullah (1990) filmlerinde oynadı. Ayrıca TV filmlerinden Adadakiler, Üç İstanbul, Mimar Sinan, Kuruluş, Ahmet Hamdi Tanpınar filmlerinde oynadı. Ayrıca Hababam Sınıfı Müzikali'nde de yer aldı.

25 Nisan 2013 Perşembe

Köy Seyirlik Oyunu grubu olan Ankara Deneme Sahnesi


Köy seyirlik oyunu grubu olan Ankara Deneme Sahnesi hakkında detaylı bilgi için burayı tıklayınız...

Edi ile Büdü (Münir Özkul)

Münir Özkul - İstanbul'un Sesiyim

Münir Özkul'un oynadığı tiyatro oyunları ve sinema filmleri



Oynadığı Tiyatro Oyunları

İstanbulu Satıyorum
Soyut Padişah
Sersem Kocanın Kurnaz Karısı
Çayhane
Fareler ve İnsanlar
Keşanlı Ali Destanı
Yorgun Matador
Hababam Sınıfı


Filmleri

Ay Işığında Saklıdır 1996
Nasreddin Hoca 1993
Al Dudaklım 1993
Arabesk 1988
Acı Gurbet 1988
A Ay 1988
Afife Jale 1987
Kuşatma 2 / Şok 1987
Aile Pansiyonu 1987
Günah 1987
Kadersiz Kullar 1987
Yaşamaya Mecburum 1987
Yıllar 1987
Uzaylı Zekiye 1987
Otobüs Yolcuları / İhsaniye - Karasu 1987
Ana Kucağı 1986
Kızlar Sınıfı Tatilde 1986
Babalar da Ağlar 1986
Dayak Cennetten Çıkma 1986
Elmayı Kim Isırdı 1986
Milyarder 1986
Büyük Günah 1985
Ya Ya Ya Şa Şa Şa 1985
Deliye Hergün Bayram 1985
Çalınan Hayat 1985
Duyar Mısın Feryadımı 1985
Sarı Öküz Parası 1985
Şaşkın Gelin 1984
Küçük Ağa 1984
Geçim Otobüsü 1984
Çaresizim 1984
Kızlar Sınıfı 1984
Gırgıriyede Büyük Seçim 1984
Şaşkın Ördek 1983
Dostlar Sağolsun 1983
İlişki 1983
Gırgıriyede Cümbüş Var 1983
Gazap Rüzgarı 1982
Bir Yudum Mutluluk 1982
Islak Mendil 1982
Ağlayan Gülmedi mi? 1982
Altın Kafes 1982
Buyurun Cümbüşe 1982
Talih Kuşu 1982
Adile Teyze 1982
Şıngırdak Şadiye 1982
Görgüsüzler 1982
Beni Unutma 1982
Deliler Koğuşu 1981
Bizim Sokak 1981
Gırgıriyede Şenlik Var 1981
Gırgıriye 1981
Banker Bilo 1980
İbiş 1980
Erkek Güzeli Sefil Bilo 1979
Gelinciklerim 1979
Aşkın Gözyaşları 1979
İbiş in Rüyası 1979
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor 1978
Neşeli Günler 1978
Cennetin Çocukları 1977
Gülen Gözler 1977
Hababam Sınıfı Tatilde 1977
Aşk Dediğin Laftır 1976
Aile Şerefi 1976
Hababam Sınıfı Uyanıyor 1976
İşte Hayat 1975
Gülşah 1975
Bizim Aile / Merhaba 1975
Hababam Sınıfı 1975
Gece Kuşu Zehra 1975
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı 1975
Beş Milyoncuk Borç Verir Misin 1975
Hasret 1974
Beş Tavuk Bir Horoz 1974
Gariban 1974
Mavi Boncuk 1974
Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 1974
Salak Milyoner 1974
Niyet 1973
Çulsuz Ali 1973
Izdırap 1973
Şaban İstanbul'da 1973
Kaynanam Kudurdu 1973
Oh Olsun 1973
Yalancı Yarim 1973
O Ağacın Altında 1972
Üç Sevgili 1972
Karamanın Koyunu 1972
Ver Allahım Ver 1972
Yiğitlerin Kaderi 1972
Tatlı Dillim 1972
Sev Kardeşim 1972
Senede Bir Gün 1971
Kezban Paris'te 1971
Son Hıçkırık 1971
Bebek Gibi Maşallah 1971
Beklenen Şarkı 1971
Solan Bir Yaprak Gibi 1971
Donkişot Sahte Şövalye 1971
Yedi Kocalı Hürmüz 1971
Beyoğlu Güzeli 1971
Aşk Uğruna 1971
Beyaz Kelebekler 1971
Gönül Hırsızı 1971
Hayatım Senindir 1971
İbiş Gangsterlere Karşı 1971
İşte Deve İşte Hendek 1971
Kadifeden Kesesi 1971
Tophaneli Murat 1971
Ayşecik Ve Sihirli Cüceler Rüyalar Ülkesinde 1971
Aşk Hikayesi 1971
Hayat Sevince Güzel 1971
Tatlı Meleğim 1970
Kara Dutum 1970
Bütün Aşklar Tatlı Başlar 1970
Kalbimin Efendisi 1970
Yuvasız Kuşlar 1970
Yumruk Pazarı 1970
Ali İle Veli 1970
Allı Yemeni 1970
Berduş Kız 1970
Dikkat Kan Aranıyor 1970
Dönme Bana Sevgilim 1970
Yavrum 1970
Küçük Hanımefendi 1970
Şoför Nebahat 1970
Son Kızgın Adam 1970
Hayatım Sana Feda 1970
Seven Ne Yapmaz 1970
Arım, Balım, Peteğim 1970
Sevgili Babam 1969
Boş Çerçeve 1969
Uykusuz Geceler 1969
Gelin Ayşem 1969
Nisan Yağmuru 1969
Sevdalı Gelin 1969
Ayşecik'le Ömercik 1969
Fakir Kızı Leyla 1969
Bana Derler Fosforlu 1969
Nilgün 1968
Artık Sevmiyeceğim 1968
Kanlı Nigar 1968
İstanbul'da Cümbüş Var 1968
Kara Gözlüm Efkarlanma 1968
Yayla Kartalı 1968
Urfa İstanbul 1968
Kalbimdeki Yabancı 1968
Çifte Tabancalı Damat 1967
Elveda 1967
Sürtüğün Kızı 1967
Yaşlı Gözler 1967
Bir Millet Uyanıyor 1966
Denizciler Geliyor 1966
Ben Bir Sokak Kadınıyım 1966
Aşkın Kanunu 1966
Seni Sevmiyorum 1966
Fakir Bir Kız Sevdim 1966
Kan Gövdeyi Götürdü 1965
Senede Bir Gün 1965
Kart Horoz 1965
İnatçı Gelin 1965
Bilen Kazanıyor 1965
Seveceksen Yiğit Sev 1965
Şoför Nebahat Bizde Kabahat 1965
Şekerli Misin Vay Vay 1965
Yalancının Mumu 1965
Cezmi Band 007.5 1965
Gönül Kuşu 1965
Dokunma Bozulurum 1965
Kahreden Kurşun 1965
Bir Bahar Akşamı 1961
Yumurcak 1961
Yaman Gazeteci 1961
Taş Bebek 1960
Gurbet 1959
Altın Kafes 1958
İftira 1958
Kalbimin Şarkısı 1956
Bir Aşk Hikayesi 1955
Tuş / Bir Aşk Hikayesi 1955
Ah gönlüm, Vah gönlüm 1954
Balıkçı Güzeli / 1002. Gece 1953
Edi İle Büdü 1952
Edi İle Büdü Tiyatrocu 1952
Barbaros Hayrettin Paşa 1951
Evli Mi Bekar Mı 1951
Lale Devri 1951
Yavuz Sultan Selim Ve Yeniçeri Hasan 1951
Üçüncü Selim'ın Gözdesi 1950

Münir Özkul'un Kısaca hayatı



İstanbul Erkek Lisesi mezunudur. Sanat hayatına Bakırköy Halkevi'nde tiyatro ile başladı. İstanbul ve Ankara'da Devlet tiyatroları ve İstanbul Şehir Tiyatroları'nın oyunlarında rol aldı. Tiyatro Ses, Küçük Sahne gibi özel tiyatrolarda Sadri Alışık, Cahit Irgat, Nevin Akkaya ve Şükran Güngör gibi oyuncularla görev aldı. Rol aldığı Fareler ve İnsanlar adlı oyunun yönetmeni Muhsin Ertuğrul ile tanıştı.
Ancak 1950'lerden itibaren rol almaya başladığı sinema filmleri ile asıl ününü kazandı. Özellikle 1970'lerin kalabalık kadrolu ve genellikle Ertem Eğilmez'in yönettiği filmlerde önemli roller aldı. En bilinen rollerinden biri onunla özdeşleşen Hababam Sınıfı serisindeki Özel Çamlıca Lisesi'nin tatlı sert Müdür Yardımcısı Kel Mahmut tiplemesi oldu. 400'e yakın filmde rol aldı. Adile Naşit'le beraber oynadığı filmlerle Türk sinemasının unutulmaz ikililerinden oldu.
İlk dönem filmlerinden önemli olarak Edi ile Büdü, Halıcı Kız, Kalbimin Şarkısı, Miras Uğruna, Balıkçı Güzeli; daha sonraki dönemde çekilen kalabalık kadrolu aile filmleri arasında Neşeli Günler, Gülen Gözler, Gırgıriye, Görgüsüzler, Mavi Boncuk, Bizim Aile, Aile Şerefi sayılabilir. Münir Özkul, 1980 sonrası ise dönemin akımı olan video için çekilen pek çok filmde rol almıştır.
Televizyon dizilerinin yaygınlaştığı dönemde dizi oyunculuğundan uzak dursa da Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin gibi dizilerde rol aldı. Özkul'a 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı verildi. 1998 yılında Hamdi Alkan'ın canlandırdığı "Yarmagül" karakterinin dedesini oynadığı Reyting Hamdi televizyon programında kamera karşısına çıktı.
Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçirdi. 1990'lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı.
Özkul dört kez evlendi ve üç çocuğu oldu. İlk eşi Şadan, ikinci eşi Suna Selen, üçüncü eşi "Tophaneli Örümcek" lakaplı Yaşar ve son 27 yıldır evli olduğu eşi Umman Özkul'dur. Oyuncu ve sunucu Güner Özkul'un babasıdır. Güner Özkul'a göre babası "evlilikten korkmazdı ama boşanamamaktan korkardı".
Demans hastalığı ile yaşayan Özkul, 2003 yılından bu yana evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istemiyor. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamıyor ve ölen arkadaşlarının yaşadıklarını sanıyor. Özkul, kendisine ait mütevazı bir evde rahat bir yaşam sürdürüyor.

İsmail Dümbüllü ' nün hayatı



İsmail Dümbüllü, silahşör Zeynel Abidin Efendi ve Fatma Azize Hanım’ın oğulları olarak, 1897 yılında İstanbul Üsküdar’da doğdu.
Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi’ni bitirdikten sonra askeri ortaokuluna başladı. Tiyatro merakı yüzünden askeri ortaokulunun üçüncü sınıfından ayrıldı.

Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin’in sahnesinde oynayan Dümbüllü, sonraları, profesyonel olarak, Kel Hasan’ın tiyatrolarında sahneye çıktı.

30 yaşına kadar Kel Hasan’ın yanında çalıştı. Bu dönemde tuluat (önceden hazırlanmadan, sahnede akla geliveren sözlerle oynanan oyun) geleneğini öğrendi.

Kavuklu Hamdi, Naşid, Abdi, Küçük İsmail, Abdürrezak gibi dönemin ünlü ortaoyuncularıyla çalıştı.

Geleneksel kavuğu Kel Hasan’dan aldı. Kendiside, ölmeden bu kavuğu Münir Özkul’a devretti. 1989 yılında da ortaoyuncular kavuğu Ferhan Şensoy’a devroldu.

Dümbüllü, Tevfik İnce ile birlikte kendi topluluğunu kurarak 1928 yılında perdesini Direklerarası’ndaki Hilal Tiyatrosu’nda açtı. 1933’den sonra Anadolu turnelerine çıktı.

Dönemin tiyatro anlayışı ve beğenisi giderek değişmesine rağmen Naşid’in ölümünden sonra geleneksek tiyatronun en ünlü adı oldu ve ortaoyunu geleneğini tek başına sürdürdü.

Bu dönemde Ayşem, Cebe Gitti, Bülbül gibi operetlerde de oynadı.

II.Dünya Savaşı yıllarından sonra özgün ses tonu, saf görünüşü ve sevimli mimikleriyle 1947’de itibaren sinemada da görünmeye başladı. Memiş(1947), Dümbüllü Macera Peşinde(1948) ve Keloğlan (1948) filmlerinde başrol oynadı.

Harman sonu(1950), İncili Çavuş(1952), Ne Sihirdir Ne Keramet(1951), Sihirli define(1951) adlı filmlerde ününü pekiştirdi. Ancak bir çok eleştirmene göre, çok seyirci toplamasına karşın, filmlerdeki Dümbüllü, tiyatrocu Dümbüllü kadar başarılı olamamıştı.

Kel Hasan’dan ortaoyunu konusunda öğrendiklerini kendi kişiliğiyle birleştirerek oluşturduğu “Dümbüllü Tarzı”nı hem sahnede hem de perde de sergilemeyi sürdürdü.

1953’de Kırk Gün Kırk Gece, 1954’de Mihrimah Sultan, 1956’da Dümbüllü Tarzangibi filmlerde oynadı. 1968’de jübile yaparak tiyatroyu bıraktı.Ama sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo oyunlarında yer almayı sürdürdü.

5 Kasım1973’de İstanbul’da öldü. Kabri, Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’ndadır.

23 Nisan 2013 Salı

Meddahlığın yeni temsilcilerinden Ata Demirer

İsmail Dümbüllü Ustamız

Halk Tiyatrosu >> Kişiler Ve Kişileştirme


Kukla,Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin en büyük özelliği tip olmalarıdır.Bunlar durağan ve değişmez genellemelerdir;kendi istemlerini kullanma güçleri yoktur ,bu yüzden sürekli olarak kendi kendilerini yinelerler.Onlar da belli durumlar karşısında belli davranışları bekleriz.Kişilikleri silinmiş,belli bir zamana oturtulmamış,belirli bir geçmişleri ve gelecekleri yoktur.Belirli kusurlar,özellikler tek bir kişide büyütülmüştür.Dış ve fizik görünüşleri önemlidir,kişinin özünü tamamlar.Canlı oldukları yanılsamasını(illusion) yaratmazlar.Böyle tipler yoluyla kişileştirmeye mimus’ta,commedia dell’arte’de,melodramda,tuluat tiyatrosunda rastlıyoruz.

-Kişilerin dış görünüşleri,fizik özellikleri önemlidir.Kılık giyim-kuşam,kişinin geldiği yerin,toplumsal sınıfının,çıktığı yerin töresel özelliklerini taşır.Her kişinin kendine özgü müzik,türkü ve dansları vardır.
-Lehçe,şive,ağız hep olağan Türkçe’yle karşıtlık yaptığı ölçüde,hem bir güldürme yöntemi,hem de kişiyi tanıtmaya yarar.Ağızlar yalnız ses ve dilbilimine aykırılıklardan değil,sesin tını,pesliği yada tizliği,söylenişindeki çabukluk yada ağırlıkta da değişiklikler gösterirler.
-Kişilerin belli olaylar karşısındaki davranışları,tepkileri,tavırları da kişilerin özelliklerini belirtir.Yahudi’nin bir olayda hemen ürküp korkacağını yada bir alışverişte kıyasıya pazarlık edeceğini,Tiryaki’nin konuşmasının orta yerinde kendinden geçip horlamaya başlayacağını biliriz.
-Kişileri bir başkalarının onlar için düşüncelerinden tanırız.Pişekar,Kavuklu üzerine;Hacivat,Karagöz üzerine konuşur.İnsanları iyi tanıyan Pişekar yada Hacivat bize çeşitli kişiler üzerine bilgi verir.


KİŞİLER

 -Eksen kişiler; Karagöz-Kavuklu,Hacivat-Pişekar.
-Kadınlar ; Bütün zenneler.
-İstanbul ağzı ; Çelebi,Tiryaki,Beberuhi.
-Anadolu’lu kişiler ; Laz,Kastamonulu,Kayserili,Eğirli,Harputlu,Kürt.
-Zımmi (Müslüman olmayan) ; Rum,Frenk,Ermeni,Yahudi.

-Kusurlu ve ruhsal hastalar ; Kekeme,Kambur,Hımhım,Kötürüm.Deli,Esrarkeş,Sağır,Aptal.
-Kabadayılar ve sarhoşlar ; Efe,Zeybek,Matiz,Tuzsuz,Külhanbeyi.
-Eğlendirici kişiler ; Köçek,Çengi,Kantocu,Hokkabaz,Cambaz,Curcunabaz,Hayalci,Çalgıcı.
-Olağanüstü kişiler,yaratıklar ; Büyücü,Cazular,Cinler.
-Geçici,ikincil kişiler ve çocuklar.

Halk Tiyatrosu >> Orta Oyunu



Karagöz,Kukla gibi cansız,meddah gibi tek anlatıcılı sözlü seyirlik oyunları yanında,canlı oyucularla oynanan en belli başlı geleneksel tiyatrosu Ortaoyunu’dur.Pişekar ve Kavuklu,oyun tümüyle bu iki kişinin ekseninde gelişir.Bütün oyunun çatısı,gerilimli bu iki kişinin karşıtlığında,aralarındaki çatışmada gelişir.

Eski Ortaoyunlarının başındaki curcuna bölümünü atlarsak,bir Ortaoyunun da dört bölüm vardır.

1-ÖNDEYİŞ : Zurna Pişekar havası çalar,Pişekar iki eliyle dört bir yanı selamladıktan sonra zurnacıyla söyleşir.Sonra zurna genel olarak Kavuklu havası çalar ve kavuklu ile kavuklu arkası (cüce veya kambur) gelir.Zenne takımı veya Çelebi gibi başka kişilerin gelip,Pişekar ile iş konuştukları olur.Çoğu kez Kavuklu ile Kavuklu-arkası,Pişekar’ı birden görünce korkarlar,korkularından yer,birbirlerinin üstüne düşerler.

2-SÖYLEŞME (Arzbar-Tekerleme) : Karagöz’de ki Muhavere gibi oyunun,ustalık isteyen bölümüdür.Kavuklu ile Pişekar arasındaki çene yarışıdır.

3-FASIL : Tekerleme sona erip,bunun bir düş olduğu anlaşıldıktan sonra Fasıl denilen asıl oyuna geçilir.Çoğu kez Kavuklu iş aramaktadır,tekerleme sonunda Pişekar bu işi ona bulur.

4-BİTİŞ : Pişekar nasıl oyunu seyircilere tanıtıp sunmuşsa,oyunu bitirmekte yine Pişekar’a düşer.Seyircilerden özür diler,gelecek oyunun adını ve yerini duyurur.

Oyun yerinde belli başlı iki parça dekor bulunur.YENİ DÜNYA ile DÜKKAN adı verilen birbirine benzeşen iki,üç,dört kanatlı bir kafes,bir paravandır.

Oyucuların giyim kuşamlarını koyduğu sandığa PUSAT veya PUSAT  ODASI denilir.

Ortaoyununda önemli aksesuarlardan birisi de Pişekar’ın elinde tuttuğu iki dilimli,birbirine çarpıp ses çıkaran ŞAKŞAK’tır.Mimus,Commedia dell’arte gibi halk tiyatroları türünde de kullanılıyordu.

Halk Tiyatrosu >> Karagöz




Karagöz,yalnız Türkiye’de değil,Türkiye dışında da birçok İslam ülkelerinde de olduğu gibi,Balkan ülkelerinde de etkisini göstermiştir.Böylece,Türkler dışardan aldıkları gölge oyununa,Türk yaratıcılığını,beğenisini,sanat gücünü katıp,onu geliştirerek,görüntüleri deri sanatındaki ustalıklarıyla işleyip,Osmanlı İmparatorluğunun geniş etki alanı ve çevresinde yaymışlardır.Türkiye’ye Mısır’dan geldiğini sandığımız gölge oyunu işte bu yeni kişiliğini kazanarak yeniden Mısır’a gitmiştir.
Karagöz’ün gelişimi içinde iki önemli sorun vardır.Bunlardan biri,Karagöz’ün toplumsal  ve siyasal eleştiri ve taşlama yönü, öteki ise,açık-saçıklığıdır.Karagöz’ün ortadan kalkmasında Batı Tiyatrosunun Türkiye’ye girişinin etkisi bulunduğu gibi,onun bu iki özelliğinin de payı olduğu söylenebilir.

KARAGÖZ’ÜN BÖLÜMLERİ

MUKADDİME (Öndeyiş veya giriş) : İlk önce müzikle boş perdede götermelik denilen ve çoğu kez oyunun konusu ile ilintisi olmayan bir görüntü konulur:Bir dalyan,bir saksıda limon ağacı vb. Bu bölümün önemli ögesi Hacivat’ın söylediği perde gazelidir.Perde gazellerinde karagöz oyunun bir öğrenek yeri olduğu,felsefi ve tasavvufi anlamı,kurucusu Şeyh Küşteri olduğu belirtilmektedir.Perde gazellerinde padişaha yakarışta yer alır;kimi kez de yurt yönetiminin biçimi bile belirtilir.
Kendine kafa dengi bir arkadaş arar ve bu arkadaşta istediği özellikleri sayar.Karşı yandan gelen karagöz ile dövüşürler.Dövüşte Hacivat kaçar;Karagöz yere boylu boylu boyunca uzanır,secili bir deyişle Hacivat’a veriştirir,bir tekerleme söyler.

MUHAVERE (Söyleşme) : Karagöz oyununun iki baş kişisi olan Karagöz ile Hacivat arasında geçer.Gerek ses gerekse yaratılış ve yetişme bakımından birbirine karşıt düşen özlüklerini tanımaktır.Ortaoyununda Pişekar ve Kavuklu arasındaki tekerleme ile aynı görevdedir.

FASIL : Fasıl oyunun kendisidir.Burada Hacivat ve Karagöz’den başka oyunun çeşitli kişileri, bir konu ve olaylar dizisinde gözükür ve oyuna katılırlar.

BİTİŞ : Kimi kez çok kısadır.Karagöz oyunun bittiğini haber verir,kusurlar için özür diler ve gelecek oyunu duyurur.

Halk Tiyatrosu >> Kukla

16.yüzyılda Türkiye’ye girdiğine inandığımız kukla,gölge oyunu veya karagöz’den de eskidir.Bundan önceki çağlarda suretbaz,kuklabaz,başkuklabaz,ayak kuklası,yer kuklası,şebbaz,piyade çadırları gibi deyimler yanında araba kuklası,dev kukla gibi çeşitli türler vardır.Yakın çağlarda üç çeşit kukla olduğunu öğreniyoruz.

iskemle kuklası
İSKEMLE KUKLASI :Avrupa’da Jigging Puppets diye bilinen kukla türüdür.Göğüslerinden yatay biçiminde bir ip geçen bu kuklalar gayda ve benzeri çalgıların eşliğinde aşağıdan ipleri çekilerek sıçratılıp dans ettirilir.













EL KUKLASI : Daha yaygındır.İtalya’dan gelmiş oldukları düşünülebilir.Bunları başları ve kolları mukavva veya tahtadan,gövdeleri bezdendir.Kuklacı elini kuklanın giysilerinden içeri sokar,işaret parmağı ile başı ve orta parmaklarıyla da kolları oynatır.







İPLİ KUKLA : Yarım yüzyıl önce İstanbul’a gelen İngiliz kuklacılarından Thomas Holden öncülüğünde gelişme göstermiştir.

Halk Tiyatrosu >> Meddah



Geleneksel Türk Seyirlik Oyunlarının en önemlilerinden birisi Meddah’tır.Meddah yöntemleri bakımından Karagöz ve Ortaoyununa yakınsa da,bunların yalnızca bir güldürmece tiyatrosu olmasına karşın,meddah çok zengin kaynaklara dayanması,hikaye dağarcığının çeşitliliği,güldürmecenin yanı sıra,çeşitli havayı,mizacı yansıtması bakımından onlardan ayrılır.Dede Korkut,Köroğlu gibi geleneksel Türk kaynaklarından gelen konular,İslam geleneğinden gelen dinsel konular,Seyit Battal Gazi,Kerbela olayının çeşitli oluntuları,Hz.Hamza’dan,Hz.Ali’den,gelen konular,İran geleneklerinden efsaneler,destanlara,şehnamelere dayanan konularla bu çeşitlilik içinde değişik mizaçları yansıtır.Karagöz ile Ortaoyununun salt birer göstermeci tiyatro olmasına karşın,meddahın seçtiği konulara göre benzetmeci,gerçekçi,yanılsamacı tiyatroyu zorladığı görülür.

Halk Tiyatrosu >> Çengiler-Köçekçeler-Curcunabazlar

Curcunabazlar ise daha kaba,gülünç giyimli,gürültücü dansçılardı.Kimi öteki dansçılarla birlikte oyun meydanına çıkıp onları beceriksizce taklit ederler,halkı güldürürlerdi.Yüzlerinde çirkin,yüzlük denilen maskeler taşırlardı.Bunların cin askeri denilen bir çeşidi daha vardır.


İlk başlarda kadın-erkek ayırmadan bütün dans edenlere,taklitli oyunlar yapanlara çengi deniliyordu.Fakat daha sonra yalnız kadın dansçılara da verilen bir ad oldu.Buna karşılık,erkek oyunculara köçek veya tavşan deniliyordu.
Köçekler kız gibi giyinirler,saçlarını uzun bırakırlardı.Sırma işlemeli,saçaklı ipek kumaştan bir fistan;toka süslü ipek kumaşla altın suyuna batırılmış kemer;sırtında ipek,sıçandişi işlenmiş gömlek,onun üzerine som sırma ile işlenmiş kadife;başlarında da hasır fes,üzerine ipek ve kıyıları sırma ile süslenmiş çevre giyimleri olurdu. Bu çeşit kadınsı tavırlı profesyonel genç dansçı erkekleri birçok İslam ülkelerinde bulmaktayız.
Tavşan’lara gelince,köçeklerin etek giyinmesine karşın bunlar çuhadan şalvar giyer,üstüne camadan,bellerine alacalı renklerde şallar sarar,başlarına da süslü işlemeli ufak sivri bir külah giyerlerdi.
Kiminin parmaklarının ucunda,kiminin de sopaların ucunda çini tabaklarını döndüren dansçılara da kasebaz denilirdi.

Halk Tiyatrosu >> Hokkabaz


Genel anlamıyla hokkabazlık,açıklaması güç,aklın almayacağı oyunlar göstermek,gözbağcılığı yapmaktır.Hokkabazlar,gerek söz ve el çabukluğu,gerek birtakım hileli araçların yardımıyla seyircinin duygularını aldatıp,olağanüstü sonuçlara varan,kökeni binlerce yıl geriye giden bir seyirlik oyundur.Türk hokkabazlarının çağımıza kadar uzanan özelliği yanlarındaki yardımcıları,Yardak ve Yardakçı’larıyla yaptığı konuşmalar,söyleşmelerdir.Hokkabazın ustasına da Ortaoyunundaki gibi Pişekar dendiğine,her ikisinin elinde bir şakşak bulunduğuna,yanındaki yardımcısıyla söyleşmelerinin de Ortaoyununa ve Karagöz’e benzerliğine kanıtlardır.

Köylü Tiyatro Geleneği'nin Diğer Kategorileri :


GÜNLÜK YAŞAMDAN SAHNELER : 
Karı-koca geçimsizliği,kaynana-gelin ilişkisi,çok evlilikte ortak yada kuma anlaşmazlığı,evde kalmış kız,ölüm,kente ve hacca gitmek vb.

ESNAFLIK BENZEKLERİ : 
Özellikle köylü,doktor ve tüccar gibi yerine göre suçlamak istedikleri meslekte,kaba şakalar yapılarak,uğraşlar alaya alınır.  

TARIMSAL OYUNLAR : 
Köylerde tarımsal ve bitkisel yaşamı,uğraşları canlandıran oyunlardır.

ÇOBAN OYUNLARI : 
Sığırtmaç yaşamı üzerine oyunların önemli bir kesimi hayvanların sağlıklı kalması,çoğalmaları üzerine ritüel kalıntılarıdır.

ŞAKALAR VE DİLSİZ OYUNLAR :
Bir konuyu işlemek yerine,setircileri korkutmak,şaka yapmak,tedirgin etmek yada soytarılıkla güldürmeye dayanır.Bunun bir türü de dilsiz oyunları yada Anadolu’da Samıt ve Lal denilen suskunluk oyunlarıdır.

SÖYLENCE VE MASALLARDAN OYUNLAR : 
En çok rastlanan Köroğlu destanı,masal kahramanı Keloğlan ile İstiklal Savaşı ile ilgili oyunlardır.




Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Kukla


Orta Asya kültürünün bir kalıntısıdır.Öyle ki Türkler gölge oyununu ve karagözü 16.yüzyılda tanımışlarken,kukla çok eskiden beri biliniyordu.Altaylı tözlerinin çoğu da bebeklerdi.Bugün Anadolu’da yağmur yağdırmak için Bebek,Çaput Adamı,Kepçe Kadın,Çamça Gelin vb. adlar altında ilkel bebekler,kuklalar kullanılmaktadır.

Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Köse Oyunları


Anadolu’da köse adını taşıyan pek çok sayıda dramatik köylü oyunlarının simgesel anlamları ve işlevleri kimi yerlerde farklıdır.Geçici olarak bir kral,şah,vali emir seçilir ve her dediği yerine getirilir.Saygı görür ama süresi dolunca aşağılanır ve kovulur.Burada simgesel eylem eski yılın kovulması,yeni yıl gelişinin sağlamlaştırılmasıdır.
Köse dilimize Farsça küse’den girmiş,sakalı çıkmayan yada seyrek çıkan erkek anlamındadır.Ayrıca Türk Halk Masalları’nın olumsuz baş kişisi de Köse’dir.

Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Kız Kaçırma


Buğday tanrıçası Demeter’in kızı Kore kaçırılır.Yaslı ana Demeter karalar giyinmiş,elinde yanar meşaleyle kızını arar.Kız kaçırıldığından beri tarlalarda sap bitmez,saban işe yaramaz olur,insanlar açlıktan kırılır.Pluto,Kore’ye nar yedirir ve böylece onu yeraltına bağlar.Toprak ürünleri gibi yılın üçte birini yeraltında geçirir,geriye kalanın da yeryüzünde annesiyle buluşur.Kızın annesine kavuşmasında yağmur yağmaya,ekin bitmeye başlar. 
    Anadolu’da kız kaçırma,köylerimizde toplumsal bir olgu olarak çok görüldüğünden,kimi oyunlarda bu
    toplumsal olguyu yansılamak için düzenlenir.

Köylü Tiyatrosu Geleneği >> Ölüp-Dirilme



Çoğu kez iki hasım arasında bir savaş,bunlardan birinin ölmesi,sonra ölenin yada büyüyle yada kendi kendine dirilmesi.Çoğu kez seyirciler ölen için yas tutar,ağıt söylenir,dirilince de bu sevinçle kutlanır.Ölüp-dirilen tanrılar,gerek bitkisel gerekse hayvansal


yaşamın doğup ölmesiyle ilintilidir.Bunlar belli başlı Dionysos,Adonis,Attis,Osirs’tir.

Bunun gibi Babil mitolojisinde Temmuz veya Adonis her yıl,onun kocası veya sevgilisi ana tanrıça İştar mutlu toprak yüzünden,iç karartıcı toprak altına giren tanrıyı aramaya koyuluyor.Onun yokluğunda sevgi tutkusu duruyor,insanlar,hayvanlar üremeyi unutuyorlar.Onların geri gelmesiyle bütün doğa uyanıyordu.

Geleneksel Türk Tiyatrosunun kısaca tanımı :

Geleneksel Tiyatro başlığı altında hem köylü tiyatro geleneğini,hem halk tiyatro geleneğini anlıyoruz.Türk köylüsünün eski bolluk kuttörenleri ve canlıcılık (animisme) inançlarını sürdürdüğü seyirlik oyunları zamanla biçim ve öz bakımından değişikliklere uğramasına karşın,günümüze değin yaşayabilmiştir.Hayvan benzetmeceleri,danslar,kukla,çeşitli doğmaca oyunlar köylü tiyatrosu geleneğinin içeriğini oluşturur.

Halk tiyatrosu kentlerde oluşmuş olup en önemli türleri Kukla,Karagöz ve Ortaoyunu’dur.

19.yüzyılda Geleneksel Halk Tiyatrosu,Batı Tiyatrosu ile birleşim yaparak Tuluat Tiyatrosu’nun ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Gerek köylü tiyatrosu geleneği,gerekse de halk tiyatrosu geleneği sahnesiz bir tiyatrodur ve yazılı bir metne dayanmazlar.Şarkı,dans,söz oyunları başlıca niteliklerdir.Güldürü ögesi asaldır,gerçekçi değildir.Açık biçim,göstermeci,soyutlaştırma gibi belirli yöntemlere dayanır.Kişilerin karakter niteliği olmayıp hepsi önceden belirlenmiş,kalıplaşmış tiplere dayanır.